atların koşumları sökülünce, otomatik olarak "tırıs" gitmeye başlarlarmış. tırısın, bir gezinti stili olarak oldukça rahatsız olmasından kelli, kıçına vurulurmuş atın... ve kıçına vurulan atın adımları bir bocalar, ardından da rahvana geçermiş. iki stil arasında hız farkı olmaması münasebeti ile, binici yine aynı yolu aynı zamanda alır fakat yolculuğu nisbeten rahat yaparmış.
götüne (şaplak) koyulan atın rahvan gitmesi yüzünden, "sonucunu değiştiremeyeceğini olaylarda, süreci daha rahat yaşamak" anlamında kullanılagelen deyim olmuş.
yani birazı "göte giren şemsiye açılmaz", biraz da "başa gelen çekilir"den mürekkeb bir deyimdir koy götüne rahvan gitsin.
arkasından bugün varız yarın ne olacağımız belli değil lafıyla daha şık durduğu düşündüğüm cümle.
dile oturuyor, koy götüne rahvan gitsin. dünyanın derdi bitmek bilmez.
artık hayat felsefesi haline getirdiğim ve kafamı çok kurcalayan veya canımı sıkan olaylardan sonra kendi kendime söylediğim sözdür. insanda söyleyişi bile ne dert bırakır ne tasa.
Sabah olur iş için çalıp duran alarm ertelendikçe ertelenir. Derken geç kalmanın eşiğinde iken içten bir ses yükselir "koy götüne rahvan gitsin"
anne, baba, eş, dost, arkadaş, iş arkadaşı, patron, müdür, sevgili, öğretmen ile yapılan kavgalardan sonra cuk oturur "koy götüne rahvan gitsin"
Sevişme öncesinde acaba mi ki denilen yerde "koy götüne rahvan gitsin"
ay sonunu nasıl getireceğini düşünürken bile alışveriş yaptığın sırada "koy götüne rahvan gitsin"
Her türlü duruma cukkk diye oturan nadide cümlemiz
Bulanı saygıyla anmaktayım
(bkz: cuk diye oturmak)
hayatın en mükemmel felsefesi. bunca zaman bu felsefeyi kendime düstur edinmeyişim büyük bir eksiklikmiş. hayat tecrübesi yaşandıkça kazanıldığı için biraz gecikiyor haliyle..
girilen her entari ve başlık ardı sıra söylediğim cmylmzın dillerimize pelesenk ettiği, muhtemelen bu entariyi girerkende diyecek olduğum deyim...
ne deyim, güzel deyim *