ciddi söylüyorum bir kadının en büyük kabuslarından biridir.
bunu giyen kadın ya şişkodur, ya alakasız bir yerde fazlalıkları vardır ya da kahrolası bir abiye elbise almıştır. o elbisenin bir parçası olan korseyi takmak zorunda kalmıştır.
serenitytheone bünyesi ailesinin bir üyesinin davetinde güzel durduğu için korsajlı bir elbise giymiştir. bel bölgsini tamamen sıkıp kurdele ile bağlama şeklinde vuku bulan bu korsaj olayı genç kızımızın ömrünü bir gecede yaklaşık 5-6 yıl kadar kısaltmıştır. nefes alsan alamazsın, derin büzüşür, kaşınırsın. kurdeleler sürtünür. ıyyk.
erkeklere anlatmak için ise; nasıl desem bileği sıkan çorabınızın bilek kısmını gövdenizin herhangi bir yerine geniş bir alanda uygulayın. nasıl ki o çorap çıktığında bilek kaşınıyor acıyor ve çıkardığınızda tarifsiz rahatlama hissi ile doluyorsa; korse giyip bu korseden kurtulan kadın da aynı hissi duyuyordur.
bir ismail Kılıçarslan şiiridir. sağlam, akıcı ve şahane bir türkçeyle yazılmıştır.
korse
bir ikindi oturması yarıda kalıyor gibi:
çünkü birazdan yemek taşacak, birazdan okuldan dönecek çocuklar
birden sis bastıracak ve diyeceksiniz: her şey buraya kadar, kapatıyoruz abiler
ford minibüste orhan dinleyerek gittiğim o ıssızlıkta düşündüm bunları
ve düşündüm: düşünebiliyorum, demek ki ölmeme daha var
herkes ölüme bir kez yaklaşmalı henüz hayattayken, en azından bir kez
ölüme: o eşsiz güzellikteki yalın şarkıya
bir belgesel çekiyor gibi değil hayır
kitaplardan okuyor, komşularından, analarından öğreniyor gibi değil
ucuna kadar kendi adımlarını kullanarak ve kurulayarak üstüne bulaşan yaşam lekelerini
yaşam lekeleri dediysem, hani süslü bir laf bulmak istediğim için sanmayın
ne o malum çevreleri severim ne o süslü lafları, eminim cahit koytak da sevmez
ve oksijenli su, tendürdiyot, kara merhem türünden şeylerle temizlenemediğinden
belki bolca dua, belki bolca yakarış, kimileyin bunlar da yetmez
yetmez çünkü arada pek çok şey vardır artık, pek çok modern nesne
sayıp dökmekle bitmeyecek kadar çok: televizyon dergileri, koltuk parlatıcıları
corn flakes, enis batur, ya da ne bileyim, daha pek çoğu
hayat bu diyordu şampiyonların kahvaltısını yazan adam, neydi adı, tebrikler bildiniz
durmadan birilerinin ölüm haberini veriyor ve hayat bu diyordu, inanın bana
işte umutsuzca anlatmaya çalışıyorum size bunu, bir an yaşamla tüm bağınız
başlamadıklarınız, yapamadıklarınız, bitiremedikleriniz,
yarım kalan kavgalarınız, okunuşuna bir türlü akıl erdiremediğiniz fransızca kelimeler,
almadığınız tüm kürt börekleri bile geride kalacak: hayatta
şimdi ben size ben aslında bir kere öldüm, çok güzeldi desem bunu denemezsiniz değil mi?
Kışı günü kiloları saklama yöntemidir. Yazın bir işe yaramaz. Kadınlara yapılan zulümdür. Acısı yüzüne vuran kadına "sana kilo yakışıyor" diyerek korse çıkartırılıp rahatlatılabilir.
Bazı operasyonlardan sonra bir süre giyilen işkence gibi bir şey.
Allahım yetheeeerrr. Bunaldım artık bundan da. Gece gündüz nefes alamıyorum ya. Onla da olmuyor onsuz da. Arkadaşlar şuan psikolojik olarak da bir korsenin içinde hissediyorum. Kötüyüm ulan.