temizliğin önemidir aq çok net. önceden neydi öyle. millet dışarı çıkıyor, otobüse biniyor, alışveriş yapıyor, oraya buraya dokunuyor, sonra eve gelip elini bile yıkamadan işlerine devam ediyor. hele alini ağzına burnuna sürüp o elinde kalan yağı otobüsteki tutunma yerlerine süren allahsız köpekler... devam edemiycim.
o kadar teknolojik gelişmeyle övünen, ay'a giden, mars'a araç gönderen insanoğlu kibirlenip kendini evrenin hakimi zannetmeye başlamıştı. bir grip virüsü karşısında perişan oldu, ne kadar aciz bir varlık olduğunu bir kez daha anladı.
ben zaten 2011'de turizm bölümü mezunu olmaya yakın direkt mesafeli olmaya başladım insanlara. hem mesafeli olmayı tercih ediyordum hem de turizmin mesafe yani misafire olan kalıpları üzerime direkt oturunca, toplu taşıma dahil ilk gördüğüm kadın veya erkek için her zaman mesafeliydim. pandemiden önce de zamanımın büyük çoğunluğunu evde geçiriyordum zaten, müzik çalışmaya odaklanıyordum ya da pcde oyun oynamaya. akşamları da turistik tekneye çalışmaya gidiyordum. korona çok etkilemedi sosyal yaşamımı çünkü turizm zaten büyük bir bölümünü öldürmüştü sosyalliğimin. koronanın kötü yanı, müzisyenlere kimse destek çıkmadı. dolayısıyla felsefeye de meraklı olduğum için sanat tarihi muhabbeti açılınca " sanat ne toplum içindir ne de sanat sanat içindir, sanat kendin içindir " derdim hep. gerçekten de öyle olduğunu tasdik eden bir süreç oldu korona. çok teferruatlı anlatmama gerek yok tv zaten senelerdir ayılıp bayılan aşk şarkıylarıyla dolu, bu da sanat değil yani piyasanın kumarı o yüzden onları hesaba katamam. onlar eğlenip dursun. müzik dışında, maske iyi geldi bazı yönlerden. maskeyi çıkarınca, arabaların egzoz dumanlarını direkt almaya başlıyorum rahatsız edici biçimde. maske bu anlamda güzel oldu diğer tarafta fabrikaların dumanlarından da öyle veya böyle koruyor. beni uyuz eden yanı nemlenip sakallarıma sera etkisi yapması. sakallarınızı keserseniz nemden aynı gün yarısı çıkıyor ve maskeye sürtüp takılıyor. sakal bıraksan bu sefer sakal ve bıyığıma bildiğin çiğ düşmüş oluyor...
Toplu tasimalarda insanin ensesinde durmadan da yolculuk edilebiliyormus. Bombos toplu tasimadada gotunun dibine gelenler var o ayri aliskanlik sanirim.
maske olmadan nefes almak meğer ne kadar büyük nimetmiş.
ölümcül bir virüs kaparım endişesi olmadan kalabalık ortamlarda rahat rahat gezinmek, aynı fotoğraf karesine 8-9 kişi sığışmak meğer ne kadar güzelmiş.
Coronadan sonra pek çoğu unutulacak olan bazı mesajlar vermiştir elbet;
Bunlardan ilki belki de yaklaşmayı, öpmeyi ve sarılmayı özlediğimiz sevdiklerimizi daha fazla önemsememiz,
Diğeri de bizim sandığımız ancak bizim olmayan evreni tüm canlılarla paylaşmayı öğrenmemiz gerekliliğidir.
insanlar ortadan kaybolunca dünya güzel bir yer,bunu gösteren bir çok fotoğraf var.
Dünya kendini yenileyebiliyor ve bunu yapamamasının önündeki tek engel insanlar.
Ömür gedik; eve ayakkabı ile girilmemesi gerektiğini öğrenmiş. Bu da bir şey dır. Herseyi anlarım da bu eve dışarda gezdiği ayakkabıyla girip gezenleri anlayamıyorum. Sokak ne kadar temiz olabilir.
En başta içe dönmek, kendini dinlemek, kendini kabullenmek bence. Ayrıca bize hiç bozulmayacak gibi gelen o hayatın akışının nasıl birden bire alt üst olabileceği. Bunun yanında evlere kapandıktan sonra gördüğümüz sonuçlar ne kadar tükettiğimiz ve çevreye verdiğimiz zararlar.
Dışarı çıkıp rahat rahat gezebilmenin ne kadar lüks bir şey olduğunu, araya mesafe koyarak bazı hastalıklardan korunabileceğimizi, hijyenin ne kadar önemli olduğunu öğretti.