korkutucu nitelikte ütopyalar

entry3 galeri0
    ?.
  1. --spoiler--
    Günümüzde de ütopyalar yazılmaktadır. Ancak, bunların ortak bir niteliği vardır, o da toplumları gelecekte bekleyen tehlikeleri göstermektir. Bu tehlike, bir yandan makineleşen bir toplumda insanın duygu, düşünce ve değer sistemleri ile yok olup gitmesidir. Öte yandan, insan özgürlüklerinin, demokratik hakların kurulacak bir despotik devlet tarafından yok edilmesidir. Bu ütopyaların amacı, insanları bu türden tehlikeler için önceden uyarmaktadır.
    --spoiler--
    kaynak : vikipedia
    1 ...
  2. ?.
  3. --spoiler--
    babam korkudan deliye dönüp bir sabah günü ilk ışıklarıyla evi terk etti. böyle olmasaydı, ben de yasaların biz evlatlara sunduğu olanaktan bugünden itibaren yararlanabilecektim. bugün babam altmış iki yaşını dolduruyor.
    yıllar önce yürürlüğe giren “62 tavşanı” yasasına göre altmış iki yaşını doldurmuş her babanın yalnızca ve yalnızca öz çocuğu ya da çocukları (geçen sene, üç kardeşin aynı anda kurşun sıkma talebi üzerine yasanın ilgili maddesine böyle bir fıkra eklenmişti.) tarafından öldürülmesi serbest. insanlar hızla ürüyorlar, dünya nüfusu gün geçtikçe artıyor. su yok. bu yasa sayesinde hem çoğu erkek bir gün öldürüleceği korkusuyla çocuk sahibi olmaktan cayıyor hem de altmış iki yaşını aşmış babaların ölümüyle nüfusta önemli bir azalma, su kaynaklarında gözle görülür bir rahatlama oluyor.
    soğuk ve gri paltolarının yakalarının ardında yüzlerini çarpıtmış, korkularını gizleyemeden, zorlama bir gözükaralıkla sokaklarda gezen babalar var. sözümona, son derece sakin ve anlamlı adımlarla yürüyorlar. çoğu, evden kaçmış oysa. dolaştıkları bu kentin yerlisi değiller.
    artık otobüslerde “yaşlılık kartı” kullanan erkek yolcuların yüzündeki korku daha anlamlı.
    kendilerine tanınan ücretsiz toplutaşıma hakkının, daha fazla gezip daha fazla göz önünde olmalarını sağladığını görmüyorlar mı acaba? diğer yolcuların hepsi açıktan gözlüyor onları. küçük çocuklar bile ne olduğunun farkında, bu çekingen ihtiyarlara alaycı gözlerle bakıp gülüşüyorlar. yine de yolcuların çoğu içlerini kemiren bir merakla yaklaşıyor bu insanlara…

    dünya çapında ün yapmış ilk ve tek filozofumuz i.j. uluslar arası bir kolokyumdaki konuşmasında, babalığın kabaca bir üreme içgüdüsünden ibaret olmadığını, bir tür “başka bedende ölüme gecikme arzusu ile libidonun hiçliğin içinde yitip gidişini seyre dalma saplantısının paradoksal açığa çıkış olgusu” olduğunu söylemişti. kahvehanede bu konuşmadan kimi bölümleri haberlerde izleyen babaların çoğu, böylesi psikolojik ve varoluşsal karmaşaya sebep olmaktan dolayı kendilerini suçlamışlardı. kolokyum çıkışında altmış iki yaşını aşmış katılımcı profesörlerden biri öldürülmüştü. bunun üzerine filozof, insan yaşamının her şeye rağmen değerli olduğundan dem vurmuş, söylediklerinin yanlış anlaşılmasından ötürü derin bir üzüntü içerinde olduğunu, doğada ölüm var diye, salt ölüm yüzünden bir erkeğin baba olmaktan vazgeçmemesi gerektiğini belirtmişti.
    kimi babalarsa, evlatlara meydan okurcasına, bir araya gelerek, “üzerinde uzlaşılabilir babalık manifestosu”nu yayımlamışlardı. “içinde bulunduğumuz zorlu çağda, bir onur nişanesi olarak korumaya çalıştığımız kutsal babalık görevi, gün geçtikçe daha derin darbeler almaktadır.” diye başlayan metin, “altmış iki yaşından sonra yaşamasak da olur; ama genlerimiz yok mu, işte onlar devam etmeli, bu müthiş miras yaşatılmalı!” diye sonlanıyordu. bu halleriyle şehit olmaya can atan askerlere benziyorlardı. uğruna ölünecek bir şey ve babalık çatısı altında binlerce insanla birleşmenin verdiği mutluluk…
    manifestonun yarattığı etkiyle prezervatif satışlarında gözle görülür bir düşüş yaşanmıştı. ancak kısa sürede bu görüşte popülerliliğini yitirdi. manifestoyu hazırlayanların bir bölümü hizipleşerek radikal bir çıkışla başka bir dernek kurdular. kuruluş günüde yaptıkları basın açıklaması, platon’ un theaitetos diyaloğunda sokrates konuşuyormuş hissi veriyordu: “doğurtma biz erkeklerin sanatıdır. doğum bedenlerle değil, ruhlarla ilgilidir. böyleyken ölmek gözümüze görünmüyor artık. alt tarafı bedenlerimizden arınacağız. tanrı bizi doğurtmaya zorluyor” diye haykırıyorlardı. ancak bu büyüleyici düşünceler onları sokrates’ le aynı sonu paylaşmaktan alıkoyamayacağa benziyordu…
    --spoiler--

    deli bal- pelin buzluk.
    1 ...
  4. ?.
© 2025 uludağ sözlük