turan dursun, kutsal kitapların kaynakları 1 adlı kitabında: korku ve umut dinlerin sömürdükleri son derece verimli iki alandır. ikisi de bu denli verimli olduğu için, inanırlardan şu istenir:korku ile umut arasında olmak.. diye açıklamıştır.
insanlar dunya üzerinde yedikleri erzelerden dolayi yaslandikca ödleri boklari karisir. kendi kendilerine hakli olduklarini yutturmaya beyhude yere yutturmaya calisirlar. ammavelakin kul hakkı yediklerinden dolayi cehenneme direk olduklarini farkinda bile değillerdir.
bagislayici ve esirgeyeci cenab-i rabull aleminden beyhude yere yaltaklanirlar. sanki saf bir garibani kazikladiklari gibi tanriyi kazikladiklarini sanirlar. ama tanri kullarinini niyetlerini bilir.
herkesi kaziklarsin ama allahini kaziklayamazsin ve sirat koprusunden yuvarlandiğin vakit cehennemde kebab olurken bu kafana dank eder. ama tren kalkmistir coktan.
iste iki yüzlüğün ve sahtekarliği anlatan ertem egilmez'in dolap filminden bir anektod:
kaçakcilik yaptim, her yola girdim kirkimdan sonra tovbe edip hacca gittim. simdi hamdolsun namusumla yasayip gidiyorum.
korku; özgür bir ruhun eylemlerindeki kararsızlığı sırasında beliren ekşimsi bir duygudur.
umut; rahatlığı tekeline almış, belirsizliği yansıtandır.
buna göre; insan seçimini yapıp belirlediği hedefin üzerine gitmelidir, umudu saf dışı bırakıp, hayalkırıklığı yaratacak bir iyimserliğe benzemesine izin vermeden, korkuyu da, olumlu olumsuz her duyguyu da yaşayarak çaba göstermeli ve ruhunu doyurarak dinlenmelidir.
"eğerki tüm insanlar cehennemde sadece bir kişi cennette deseler o ben miyim diye umutlanırdım, eğer tüm insanlar cennette bir kişi cehennemde deseler o ben miyim diye korkardım"