aslında aptal olmayan kızdır. korku filmlerinde korkuya güç kazandıran öğelerden biri çocuklar, hatta kız çocukları. kız çocuklarının iç dünyalarının daha karmaşık olmasından ötürü mü bu, bilemiyorum. korku verici bir müzik eşliğinde, kızın kamera aracılığı ile seyirciye bakması bile bir ürperti verebilir. bir kere, filmin başında dahi ölü mü canlı olduğunu mu bilmeyiz, bu kalıplaşmış kafamızda. bu bilinmezlik ürpertinin ilk aşamasıdır. ölü olsa daha beter. bizden daha güçlü değildir ama hem bir kız çocuğu, hem o bakışları artı ölü oluşu... işte korku filmi sana. *
bu salak kızın bir de american futbolu oynamaktan başka hiçbir s.ke yaramayan abisi vardır. amerikan futbolu ne lan ayrıca. sabri sarıoğlu' nun olmadığı oyuna futbol mu denir.
bu embesilin bir de sürekli sek sek oynayan, kırmızı rugan pabuçlu , şişe dibi gözlüklü, karga sesli bir ablası vardır. sen daha seke koy. dişindeki telleri kıvırıp kardeşini çamaşır ipi yapacaklar haberin yok.
bu kıza doğru "hey iyi misin ufaklık?" diye yaklaşan esas kadın vardır bir de. zaten kızın yüzü diğer tarafa dönüktür, sen de beklersin dönünce nasıl birşey çıkcak bunun yüzü diye.
bunun bir de topunu komşularının bodrum merdivenine kaçıran bir abisi vardır. top böyle karpuz desenli, merdivende tek tek basamakları sekerek iner. çocukda peşinden iner basamakları. son basamaktan inince top; beyaz ayakkabılı bir ayağın topu durdurduğunu görürüz. çocuk da görür bunu. tırsar ama salak olmasının da verdiği bir cesaretle başını yukarıya doğru kaldırır ve ayağın sahibini görür. o da ne. nihat hatipoğlu. olaylar gelişir.
izlerken aha şimdi kesin bişey olucak diye bizleri paranoyak yapan salak kızdır. bunlar büyüyünce, geceleri mezarlığa tek giderler ya da ışıklar kesilince odaları filan gezerler.
bu manyak ailenin bir de; bütün şüpheleri üstüne çeken, bahçesinde gizli bir bodrumu olan, geceyarıları elinde poşetlerle çöpe gizli bir şeyler taşıyan, arabasının bagajından habire kazma kürek çıkartıp duran komşuları vardır. sonradan bunun gerizekalı erdal bakkal olduğu anlaşılacaktır.
bu salıncağına sıçtımının kızının bir de üst kattaki odasında ; pamuklu külottan başka bişey giymeyen ve sürekli walkman dinleyen, evde hard metal konseri verilse ruhu duymayacak bir ablası vardır. okulun rugby yıldızıyla chevrolet kertmesidir.
bu salak kızın bir de hayali arkadaşı olur. böyle habire bıdı bıdı yapıp durdukları. adı da ya charlie' dir ya da tommy. lan nasıl bir hayali arkadaşsan, senin arkadaşlığını s.keyim. kızı gözünün önünde kör bıçakla dilim dilim kestiler, sen hala inci sözlükteki korkunç hikayeyi anlat dur. tipini s.ktiğim.
hayır bir de bu salak şeyin arka bahçede haftanın yedi günü çim biçen moron mu moron bir babası olur. lan bu değirmenin suyu nerden geliyor. o çim makinesi kaç para yakıyor haberin var mı? işin gücün yok mu, ön bahçede kızından yaprak sarma yapıyorlar sen hala çimlerin boyu boyuna denk mi, solucanlar baharda daha mı bir agresif oluyorlar onun peşindesin.
sarı çift örgü saçları, mavi gözleri, ekose desenli elbisesi ile gırç gırç öten bir salıncakta sallanırken geberip giden kızdır.
kızım ödevin falan yok mu senin. adam ensenden yaklaşıyor, elinde kanca, birazdan salıncağın zincirinden kandil simidi yapacak boynuna. sen hala na nana na nana nanana dan başka sözü olmayan o aptal şarkıyı söylüyosun. hayır mis gibi murat dalkılıç var, serdar ortaç var söylesene lan it!
edit; soner sarıkabadayı' dan özel mesaj geldi lan. hakkımı yiyorsun yedirmem diyor. seveni arıyoruuum gören söylesiiin diyerek gönlünü aldım, yoksa dans edip orucumu sakatlayacaktı.