kızlarda aşırı derecede gözlenen korku filmlerini sevme manyaklığını asla anlayamam sanırım sıcacık yuvalarında mutlu mesut yaşarlarken eksik kalan tek yanları korkma duygularını tatmin edemeleri oluyor.
bunuda korku filmleriyle giderip psikolojik olarak rahatlıyorlar.
korku filmlerini oldum olası sevmem bunun nedeni ise adam gibi korku filmi yapmanın çok zor bir iş olması ve çoğu yapımcının bunu beceremeyip işin bokunu çıkarması ve iğrençleşip insanın psikolojini bozmaları.
dozu iyi ayarlanmış tek korku filmi varsa o da (bkz: the ring) dir izleyin izletin.(türk yapımcılarda izlesin korku filmi yapmayı öğrensin korku filmlerinin ayarını tutturamayıp korkuyu komediye çevirmesinler artık)
gerilim filimleriyle karıştırılmaması gereken filim kategorisidir. korku filimlerinde genelde mantık aranmaz, saçma bir konu ve etrafında dönen olaylar neticesinde amaç seyircinin korkmasını sağlamaktır.
şöyle ki;
bir grup arkadaş yaz taili için bir adaya gider, adada enteresan olaylar dönmektedir, akaryakıt alınırken pompacı gençlere döner ve ; kuzeyde ki kamp bölgesine mi gidiyorsunuz diye sorar ?
gençler ; evet ihtiyar, sen de gelmek ister misin diye sorarlar.
ihtiyar ; oraya kampa en son 10 yıl önce gelenler oldu ve bir daha haber alınamadı der ve olay gelişir...
burda gençler ihtiyara dönüp "hacı anlat hele n'oldu, ne bitti " deseler ve ihtiyar olayları anlatsa gençler de geldikleri yönün aksi istikametinde kamp bölgesini terk edecekler. yok ille ölecekler amnskym.
bu gerizekalı gençler kamp bölgesine varırlar, biraları açarlar, sevişen olur, ağacın arkasında işeyen olur...
sonra ateş yakmak için odun toplamaya giden kız ( nedense odunları hep kızlar toplar ) karanlık çöktüğü halde hale geri dönmez. saatlerdir ortada kız yok bu ipnelerin aklı başına yeni gelir ve içlerinden biri " ya hacılar ryena gelmedi hala ne iş ya, ben bi bakayım " der ve karanlıkta ormanda hatun arar. mümkün değil bulamaz.
sabah olup kalktıklarında çadırlarının önünde ryena'nın ölü bedeniyle karşı karşıya gelirler. katil görevini yerine getirmiş, anladığım kadarıyla önce tecavüz de etmiştir. bir taşla iki kuş...
geriye kalan bu gerizekalı güruhun aklına polisi aramak hiç gelmez. ille kendileri halledecekler. içlerinden biri " ya arkadaşlar ben bi çay demliyeyim " der ve dere kenarına su doldurmaya gider. ulan az önce arkadaşın öldü, hiç mi kafan çalışmıyo, niye ayrılıyon gruptan ? yok ille ölecek...
ulan az önce bir arkadaşınız ölmüş, azcık yas tutun ne bileyim üç kulfallah bir elham okuyun, nerde. öldüğüyle kalır kız.
sonra bu gerizekalıları bir telaş alır hesapta, katili bulma sendromu yaşarlar ve aralarındaki en akkılı tarafından " hadiin ayrılıp da arayalım "der. sırayla da ölürler.
Sansar Salvo ve Pit10un, 21 Gram Mixtape adlı albümündeki en güzel düetlerden bi tanesi
Sansar:
On ton arkadan biner bu ton ton, moron.
Orda arkadan sıkarlar sonra dondodondon.
Bi parça ortalık karıştı her taraf karambol.
Bilmediğim evlerdeyim cebimde param yok.
Yan odada katiller, şimdilik tatilde.
Sürekli terliyorum bir sıkıntı kalbimde.
Yüreğimi vermiyorum güvenmiyorum kimseye.
Ben ticaret yapıyodum gitmiyodum liseye.
Benim, hayatım korku filmi korku filmi doğru bildin.
Mistik sokaklarda başı kapşonlu adamlar.
iki oda bi salon büyüdüğüm harabe.
iki yol vardı önümde, dediler karar ver.
Gözüm kararmıştı seçtiğim yol karanlıktı.
Gözünü gördü gözüm sonra dedim değermi.
Artık bişeyler var benim için değerli.
Şimdiye kadar verdim yettiğince ben harbi.
Pit10:
Doğarken önüme koydular bi senaryo, içinde bela bol.
Rolüm kayıp unutturdum, içince ben alkol.
Gözük kayık umut durdu, içimde fena boş.
Gör dediler dibini şişe bitince helak ol.
Parçalandı beynim ordan oraya yolculukta şimdi.
Az bulupta dost dediklerimde zor durumda gitti.
Karanlık odalar ve üste gelen dört duvar.
Ben hariç herkes burda bütün çektiklerime göz yumar.
Çıktılar mezardan, mezara gömmek için.
Diyalog azdı yetti sade meraba ölmek için.
Utandım aynadakinden istemezdim görmesini.
Hayallerimi yak ve usul usul közde pişir.
istemezdim kalbimin kalmasını karanlıkta.
Delirmeye ramak kaldı hasta mısın? Tamam tırsma.
Birden bire arttı saçma kısım baya hızla.
Anladım ki figürandım başkasının hayatında
dracula gibi insanları ışık oyunları ve gotik öğelerle korkutan filmlerden suspiria gibi içerdiği alt metinleriyle izleyiciyi beynine sopa yemişe çeviren stilize filmlere kadar uzanan bir evrimi başarıyla tamamlamış film türü.
bundan sonra da aynı hızla devam edecektir. çünkü korkunun belli bir sınırı ve kaynağı yoktur, şekilsizdir. her yerdedir; yatağın altında, sokak aralarında, aynada, tuvalet boşluğunda, gardropta.. daha da ötesi toplumun kalbinde. zaten bunu keşfeden yönetmenler şimdi toplumun ortak korkularını ele alan filmler çekmeye başlıyorlar. felaket filmleri bunlara örnek gösterilebilir. konu olarak boş olsalar bile insanlığın kaçınılmaz sonlarına göndermeler yaparak toplumun bilinçaltındaki o karanlık noktalara temas edebilirler.
en korkunçları beklediğiniz kadar korkunç olmayan filmlerdir.
siz hep feci sahneler beklersiniz fakat gerilimin arttığı anlarda birden korkulacak bir şey olmadığını görürsünüz.
mesela, genç kız karanlıkta bir şeye dikkatlice bakarken omzuna biri dokunur, hemen sonra görürüz ki omzuna dokunan kankisidir. ve film baştan sona böyle devam eder. sonuç olarak kendi götünden korkan, birkaç liseli züppenin, ödlekliğini anlatan bir film izlemiş olursunuz. yok yere film kadrosuna küfür edip günaha girersiniz.
en barizi için (bkz: boo)
gerçek hayatta kan, katliam, ölüm, cinayet gibi olaylara olan içgüdüsel kendi neslini koruma tepkisini köreltme misyonu olan filmlerdir. savaş zamanları enteresan bir şekilde, amerikan sineması daha fazla korku filmi üretir.
gerilim filminin ekürisi. alexandre aja şöyle demiş bir röportajında bu filmlerin dahil edildiği horrorjanrına dair: 'Her zaman birileri çıkıp korku türünün öldüğünü söyler, ama sonra yaklaşık olarak her ay büyük ya da heyecan verici bir şey ortaya çıkar ve aynı döngü tekrar başlar. Bence bu her zaman olacak ama bu tür hiçbir zaman ölmeyecek.' korku hayatımızın temel belirleyicisi belkide; sevdiğimiz bir insanı kaybetmenin korkusu veya kendi ölümümüzden korkmak. sinemanın bu türü de günlük katharsisler yaşattığı için hep yaşıyacak sanırım aja'nın dediği gibi, ama her ay değil en fazla senede bir-iki tane iyi korku filmi çıktığını düşünüyorum. tabii aja kadar film izleme olanağım olsa belki katılabilirdim ona, ayrı mevzu.
şuana kadar gelmiş geçmiş en büyük korku filmi *interview with the vampiredır,1994 yapımı bu filmde korkudan daha çok dram ve duygu ağır basar, diğer korku filmlerinden daha güzel olmasını sağlıyan da bu farktır, diğer filmlerde aniden bir hortlak ekrana fırlar ya da bir bebeğin kafası kopartılır insanların korkması beklenir, ancak bu güzide filmmimizde en ufak bir iğrenç sahne yoktur, film gerçekten bir sanattır.
besmele çekince, kurşun döktürünce, muska takınca şeytanların ve cinlerin gideceğine inanan bir toplum olarak yönetmenlerimizden çokta iyi örnekler beklemememiz gereken film türü..
artık tamamen klişelere teslim olmuş film türü. yıl içerisinde hollywood'un ürettiği binlerce korku filmlerinden ancak birkaç tanesi özgün ve korkutucu nitelik taşıyabiliyor. geri kalanlar pek bir şey vaadetmiyor. genelde mekanlar çöl, malikhane, metruk yerler gibi izole yerlerden seçiliyor. karakterler ise iyice klişeleşmiş. filmdeki tüm küçük çocukların mistik olması, grup halinde yolculuk yapan çiftlerden sadece çiftleşecek kadar olanının en sonda hayatta kalması kaçınılmazlardan.
amerikan filmlerinde direkt korkuturlar japon filmlerinde ise 'ohh bişey olmadı' derken sizi korkuturlar.
(bkz: gafil avlanmak)
ayrıca sevgilyle gidilmesi en makbul olan filmlerdir 'ay çok korktum!'ayağına bi güzel sarılırsınız.
korku filmi , acı biber gibidir. sevenler için önceden hissedeceği acıya karşı ağzı sulanmaktır. daha sonra ilk sahneleri ve o ilk acıyı itinayla hissetmek istersiniz. çünkü ilk sahne belki de sonu anlamakta ki en önemli ayrıntıdır.seyredersin!yavaş yavaş korkuyu hissedersin ve sonuç; iyi bir korku filmiyse gece uyuyamazsın. bu demektir ki iyi bir acı biber ise, o gece acıdan ölürsün.
(bkz: her güzel şeyin bir bedeli vardır)
(bkz: iz bırakanlar unutulmaz) *
pek fazla hayran kitlesi barındırmayan ama bir takılanın asla vazgeçemeyeceği ve piyasa çıkacak olna her türlü korku filmini sabırsılıkla beklemeye sebebiyet veren film türü.
genellikle bol bol kanın döküldüğü, pekmezin aktığı, sessiz bir zamanda aniden maskeli bir adamın fırladığı, bıçağın, testerenin, silahın bol bol kullanıldığı, başrol oyuncusunun bir şekilde her zaman belalardan kurtulduğu, insanların korku duygularına hitap eden film.