yaşamın kıyısına oturmuş, yalnızlığımı yeşertiyorum. birer birer yokluyorum duygularımı... acınası bir halde hissediyorum kendimi. yalnızlığıma sarılıp, şarkı söylüyorum. isyankar sözcükler takılıyor dilime. gözlerim ağlamaya meğilli... yapraklar gibi titriyorum, ürperiyor içim , dışım... olduğum yerde kaldım, gözlerim bile kımıldamıyor, bakmıyor etrafa. kendimi kaybediyorum karanlıklar içinde. ararsam, yeni karanlıklar düşecek içime biliyorum ama inadımdan korkmuyorum işte! güçsüzlüğüm ve karamsarlığım ağır basıyor. bırakıyorum kendimi, kör karanlıkta. yeni bir ben bulmaya gidiyorum...
sağlı sollu sokak lambalarının bulunduğu yolda nereye gittiğimi bilmeden, yağmurun sesine ayak uyduruyorum. kaygısızca ilerlemeye devam ediyorum... dar yollardan, köhne mekanlardan geçip evime varıyorum. yatağıma uzanıp, hayallere dalıyorum. zamanın yorulmak bilmeden akışını hissediyorum kulaklarımda. bomboş geçirdiğim dar vakitlerimde, kendimden sıkılıyorum.
ve sorguladım hislerimi... neden böyleyim? insanlara uzak, yalnızlığıma dost. alışamadım kalabalıklara ya da alışkanlığımı yavaşça köreltiyorum. kendime saklıyorum içimi, yalnızlığımla bile konuşamıyorum! kızıyorum, sinirleniyorum kendime!!! al işte, huysuzluğum yine kendime... kavrulan içime su serpmeye niyetim yok, bekleme... *
ve...(#1133689)
oturmuş bir bir geçmişi irdeliyorum sanki geleceğe ışık tutacaklar, halbuki ben eskiden de yalnızdım. bugün soruyorum kendime sanki faydası olacak, -neden yalnızım? önemi var mı? bir uçurumun en ucundayım bakıyorum geçmişime hep hata hep hata, hataların getirmiş olduğu yalnızlıklar. ruhumu parçalayarak, öyle kanatıyorlar ki içimi, ruhum bir kuş misali artık. fırsatını kollar gibi benden kaçmak, çırpınıyor hiç durmadan usanmadan. ruhum korkar olmuş yalnızlıktan, yüreğim artık yalnızlıkla yaşamayı öğrenmiş. bugün kendim için bildiğim tek gerçek var, artık ruhumu dinlemiyorum, yüreğimi dinliyorum ve artık korkmuyorum senden yalnızlık... *