"sen soğuk kış güneşine bakarken çöl ateşi yakacak beni
mesafelere dolanacak iklimler
ayrı ayrı yerlerde, başka insanlar, başka nefesler
ama hep uykusuz geceler."
insan beynine saklanan bir kare anlamlandıramıyor başlarda. Arada bir gözünün önüne geliyor kare, görmek istemesen de, gitmiyor. Hep tekrarlanan şarkının nakaratını daha çok seven bazıları. O bazılarından nefret ederim ben de. insan hep aynı nakaratı sevebilir mi?
Bir gün çıkagelir ayrılık, beklenmedik bir anda, beklenmedi,k bir şekilde. Kendini kandıran hatta o gördüğü kareyi umursamayan bir insan için beklenmediktir elbet. Yoksa her zaman kapındaydı ayrılık ama görmek istemedin.
Sonra gidiyorsun. Görmezden geldikçe ardından sürüklendiğin ayrılığa bir selam çakıyorsun ve hikayende kendine zulmün başlıyor. insanın en büyük zararı kendine. Görmezden gelinen her detayı ruhuna işliyorsun. Ama sana ait olduğunu kabul etmiyorsun/edemiyorsun.
Bir hikaye yazacak olsaydım, kendimi üçüncü tekil şahıs yapardım. O zaman görebilirdim hikayenin kahramanlarının ne denli gerçek olduğunu ve yalanları. Hikayeye Yakışmayan her rengi de boyayabilirdim siyaha. Kor ateş rengini daha iyi gösterebilsin diye.
"bir kibrit alevi seni tutuşturuyor
öyle deli bir sıcak ki, her şeyi yakıyor."