12 olduğumuz ve üniversite sınavına hazırlandığımızdan dolayı sınavda çıkmayacak derslere (almanca, trafik, çağdaş türk dünya tarihi vs) pek ağırlık verilmez ve direkt sınav kağıdını 1 2 hafta önceden verirler, cevaplarını bulun sınavda yapın derlerdi.
bir gün almanca sınavı öncesi, kimse cevapları ezberlememiş, herkes harıl harıl ezber yapmaya çalışıyor. aklıma dahiyane bir fikir geldi. cevap anahtarını tahtaya harika bir şekilde yazabiliriz ve hoca anlamaz. taktik ise şu: malum eşit ağırlık sınıfıyız ve edebiyat ile içli dışlıyız. cevap anahtarını tahtaya, her birinin baş harfi bir cevap olacak şekilde şair/yazarların adını yazmaya başladık.
vs vs gidiyor. ama asla baş harfler bu şekilde belirgin değil. hoca çakmasın diye 30 35 isim yazıyoruz. sınav 20 soru ise, ilk 20 tanesi cevap anahtarını veren bu şekil ile devam ediyor, 21. kişi baş harfi cevap olamayacak bir kişi seçiliyor, "t"ahsin yücel mesela.
bu şekilde ne ekmeğini yedik bunun, kaç sınav bu şekilde kopya çektik, bu ne diye soran hocalara da, her gün farklı kişileri yazıp onlar hakkında bildiklerimizi anlatıyoruz diye ufak beyaz yalanlar söylüyorduk.
lise2'deyiz, kimya sınavı. o zaman sınav salonunda yapılıyor sınavlar. 2 kişilik sıralara tek tek oturuyorsun, benim de kimyam iyi, arkadaşlar arkama dizildiler. işte sorularda yok yok, çözünürlük, asit baz, denge, gazlar fln fln. neyse soruları çözdüm bitirdim, arkamdaki arkadaş da benden bakıyor, onun arkasındaki ondan 8 kişi tamamen benim kağıdımı geçirmiş. yalnız bir çözünürlük sorusunda işlem hatası yapıp 105:7=35 yazmışım, e biri de işlem hatası var dememiş. neyse sınavlar okundu, 8 kişi 96 aldık e tabii aynı soruda işlem hatası yapınca 8 kişi sınav iptal oldu, beni de sınava arkadaşlardan ayrı bir sınıfta soktular.*
(bkz: bu da böyle bir anımdır)
yanımda oturan kız tam bir kopya delisiydi. bir gün yine sınav vakti, defterin arasından a5 boyutu kağıtlara yazdığı kopyaları çıkardı. eteğini de hiç kısaltmayan bir kızdı. o yüzden diz kapaklarının altına kadar uzanan eteğinin arasına koydu kopyaları. öğretmen arkaya gidince bacaklarını açıp, ne varsa yazıyordu. yaklaşınca da kapatıyordu. bu yöntemi halen yiyen öğretmen var mı bilmiyorum ama zamanında bizim çok işimize yaradı.
kendi kağıdını doldurduktan sonra bana da yardımcı oldu, sağolsun. neyse sınav bitti, öğretmen kağıtları topluyor. kızın bir anlık dalgınlığına geldi ve ayağa kalktı. tabii eteğinin arasındaki kopyalar da yere. bir hışımla o kağıtların üzerine basıp, masanın altına iktirdim de, öğretmen görmedi. yoksa ikimizin de sınavı iptal olurdu sanırım. iyi yırtmıştık.
Sınavda dağıtılan imza kağıdına cevaplar yazılır ve arkadaki arkadaşa uzatılır. Teşekkür etmesi gereken arkadaş o anda tırsarak bütün cevapları siler ve okuldan atılacağıma dersten kalırım diyerek sınavı bırakıp gider.**
hiç unutmuyorum, lisede matematik dersinde bir kopya çekmişliğim vardır. benim için sıradan bir sınavdı. kopyayı boş bir kağıda yaz, sınav kağıdının altına koy ve güzelce sınavı bitir. ama yanımdaki arkadaş hayatında hiç kopya çekmemiş. ve matematik derside inanılmaz derecede berbat. baktım bu arkadaşımın kağıdı bomboş. oflayıp poflayıp duruyor. benim sınav çoktan bitmişti bile. şöyle göz göze geldik ve hemen kağıdı bunun eline sıkıştırıverdim. bu bir afalladı, kızardı filan. eli ayağına dolaştı tam anlamıyla. dedim kalpten gidecek herhalde. ama bir süre sonra heyecanını attı ve kağıdı aynen geçirdi.
buraya kadar güzeldi her şey. lakin sınav sonucu açıklandıktan sonra o kadarda güzel olmadı vaziyet. ikimizde 77 almışız. ben cevapların hepsini geçirmemiştim kağıda. 60-70 arası yetiyordu bana. ama benim akıllı arkadaşım nasıl denk getirdiyse benim geçirdiğim cevapların aynısını geçirmiş ve ikimizinde sınavları aynı cevaplar ve hatalar sebebiyle iptal edildi. kopyada hata olmasıda ayrı bir komediydi zaten. o gün bugündür kimseye kopya vermiyorum.
10 dakika geç girilen vizenin çoktan seçmeli olduğunu görme; üç farklı kaynaktan yanıtları alma ve sağlama yapma; beş dakika içinde her şeyi bitirme; sınavdan çıkarken birinci kaynağın kulağına "şu sorunun yanıtı şu" diye fısıldama; herkesten önce bitirme; bunların toplam 7 dakika sürmesi.
sosyla politika vizesinde önümdeki kız, yanındaki çocuk, onun önündeki ve yanındaki, yanımdaki kızın yaşadığı anılardır. önümdeki kızın yanındaki cocuk gayet güzel hazırlamış kopyaları, koymuş ceplerine ve gelmiş sınava. sınav başladı çocuk önce bi sorulara baktı ve arkadaşlarına durum bildirdi. ardından cebindeki kopyaya saldırdı. asistan kız yanımdan geçerken çocuğun cebine birşey koyduğunu gördü ve hemen cebinde ne var diye çıkıştı çocuğa. bende aha çocuk yakalandı diye sevinirken cep telefonum var cevabını verdi. beklentilerim suya düştü tabi. asistan kapat ve masanın üzerine koy dedi ve çocuk artistik havalarla dokunmatik ekranlı cep telefonunu çıkartarak önce telefonunu kapattı ardından bataryasını çıkartıp masaya sertçe vurdu. birde görseniz sanki haklıymış gibi havalanmalar falan. işte o an sınav gözetmenlerine bütün kopya çekenleri ispiyonlayasım geldi, geldi de gelmesine bizim öğrencilik kitabında böyle yazmıyor tabi. iç çekip sınava devam ettim. sınav sonunda 4 soruluk vizenin 2 sorusunu doğru düzgün yapıp, çocuğunda sınav kağıdını vermek üzereyken arkalı önlü ful dolu olan kağıdını gördüğümde tekrar bir iç çektim. ne salakmışım ki etrafımda görebildiğim 5 kişi kopya çekerken sınava mal gibi gelmişim. artık sınavlarıma daha fazla çalışıp ya da kendi kopya çekerkenki anılarımı oluşturma girişimlerine başvuracağım.
en zevkli ve en heyecanlı anılardandır. en heyecanlı olanı da sadece sınavlardan önce kur yaptığın çalışkan, inek bir o kadar da çirkin sınıfın kızıyla kağıt değiştirmedir. sanırım kopya çeke çeke bugünlere geldim; teşekkürler çalışkan çirkin kız.*