kendimden örnek vereyim:
aşırı bir şekilde kafa yorarak düşünür gibi yaparım aslında düşündüğüm herhangibir şey de yoktur..
hay ananı be unuttum anlamında mimikler falan hocaya tekrar bakarım bana bakmıyorsa kafayı kağıda gömerim, tekrardan sorularla boğuşurum...
son sınıftaysanız hocaların hoşgörüyle karışık kınama duygusu ile baktığı andır. en şirin gülümsemenizi yüzünüze yerleştirirsiniz ve akabinde de o çok zor sorunun cevabını düşünüyormuş gibi yaparsınız.
Artık çok geç olan andır. herşey olmuş bitmiş hoca ne halt yediginizi anlamış, size dogru hareketlendigi ve sizde de bir heyecan patlamasına neden olan 2 bilemedin 3 saniyelik zamn dilimi.
genellikle hoca tarafından kopya çektiğinizin anlaşıldığı andır. sınavda kopya çekmeyen öğrenci hocasıyla göz göze gelmez. yazacak çok şeyi olduğundan; "hangisini yazayım", "lan ikinci soruya cevap verirken birinciyi unutursam ne olacak lan", "hay amına koyim hepsini biliyorum lan, süperim" gibi şeyleri düşünürken göz hep kağıttadır. ancak hocayla göz teması kuran delikanlı belli ki bi bok bilmediğinden, "ulan bak başka bi yere be insafsız", "lan bi götünü dönse de başlasak şu işe", "lan yangın mangın çıksa keşke" gibi şeyler düşünürken hep hocayı kolladığı için, hoca ne zaman ona bakar da öğrenci gözlerini kaçıramazsa işte o an işin orda bittiği andır.
şimdi bu tip durumlarda üç seçenek vardır. öğrenciler dikkat buyurun..
birincisi: hoca insaflıdır. "bir daha görürsem ümüğünü sıkarım, ya adam gibi çek çaktırma ya da ismini soyismini yaz desiktrgit" anlamında bir bakış atar. ikinci bir şans doğar ya da öğrenci devamına cesaret edemez. neticede sıçar.
ikincisi: hoca hiçbir şey olmamış gibi, kopya çeken öğrenciden gözlerini ayırıp diğer öğrencileri dikkatle inceleyerek seri adımlarda öğrencinin yanına gelir. yine öğrenciyle herhangi bir temas kurmadan cebinden çıkarttığı kırmızı renkli kalemiyle öğrencinin kağıdına kendi anlayacağı dilden bir işaret koyar ve olay mahallinden uzaklaşır. bir daha da öğrenciyle herhangi bir görsel ya da işitsel diyaloğa girmez. dolayısıyla öğrenci yine sıçar.
üçüncüsü: hocayla göz göze gelen öğrenci, o an yapabildiği en çabuk hareketle izin alırmış gibi elini kaldırır ve hocanın, yanına gelip gelemeyeceğini ima eder. hoca yanına gelince, "hocam kusura bakmayın, çok sıkıştım ama nasıl diyeceğimi bilemedim. bir türlü konsantre olamıyorum sınava napayım bir akıl verin" gibisinden hocanın dikkatini dağıtacak ve otoritesini yumuşatacak, kısacası ilgisini çekecek bir soru sorar ve olayı bertaraf eder. bu sayede yeni bir şansı olmuştur ve hocanın da dikkati farklı yönlere dağılmıştır. ne de olsa öğrencinin oraya buraya bakması için bir mazereti vardır.
bunların hepsi tarafımdan yaşanmış olup, tecrübe yaşamak, heyecan tatmak veya ihtiyaç gidermek durumunda olan her babayiğit için yazılmıştır. kesinlikle kötü amaçlar için kullanmamanız önemle rica olunur. gerçek kişilerle ve olaylarla hiçbir alakası yoktur ve tamamen hayalidir. zaten vatan millet sakarya. ayrıca çayda lipton karıda ip don.