ne hoş şiirdir,
ne hoş şarkı,
ne hoş ezgiler,
ne hoş ses,
hepsi ama hepsi tanıdıktır aslında.
sanki yıllardır dinleyip de bıkmadığınız şarkılar gibidir.
sırrını hep bir parça sunan, ama asla büsbütün kemale ermeyen, kendinden çoğalan, inceldiği yerden kopup kopup bağlanan o en asil duygunun, en asil parçası. ömrümün geri kalanının parçası. iyi ki varsın ezginin günlüğü.
mutlu fotoğraflar..
donüp donüp bakılabilcek belki de tek somut şey, fotoğraflar. eski, koşesinden yrtılmış, tamamına kıyılamayan fotoğraflar.
bir flüt sesi geliyor olmalı dalgalı kulaklarına, çınlıyor olmalı her yer verirken nefesini. bir yerini deli tutmak, derin tutmak gibi saçma sapan bir gayeden arınmış, dümdüz, hayalsiz, yolsuz, en sade haliyle.
şimdiyse bir kanun, her gecikmiş aşk gibi, kendi kendine, mırıl mırıl, yalnız ezgiler. yaşlanıyor muyuz? yaşlanıyoruz. yaşlar alıyoruz her yerimize. elim kolum ton ton nine doldu yine.
şimdiden klasik olmuş şarkı. belki de ebruli, düşler sokağı ve 1980'den sonra ilk defa bu kadar zaman içinde hit olmayı başarabilen bir şarkı. ayrıca eylem atmaca'nın şarkıyı yorumlayışında kayboldum gittim ben. bu ne duru sestir, bu ne etkileyici yorumdur.
artık aklımın sayfalarında adı melihat gülses ve dilek türkan'ın yanındadır hanfendinin. mükemmel gerçekten.