ilkel toplumlarda kocası ölen kadının uzun süre susarak yas tutma şeklidir. warramunga kabilesinde rastlanarak literatüre "kefâret törenleri" adıyla giren bu inanışı durkheim, "les formes elémentaires de la vie religieuse" de şöyle aktarır: "ölünün yakınları bedenlerine ağır yaralar açarlar. bunlar ölünün günahlarını bağışlatmak için yapılmaktadır. yakınları kendi saçlarını keserler. ölenin karısı ise iki yıl konuşmayacaktır. bu yas nedeniyle yirmibeş yıldır konuşmayan, meramını işaretlerle anlatan bir kadına da rastladık."
gitmekte olan kadındır çogu zaman. içindeki tüm hesaplaşmaları tamamlamış, size çekilmez gelen tüm konuşmalardaki o çığlıkları duyuramamış ve ufak ufak hayatınızdan çıkma kararı almıştır. sessiz sedasız. siz siz olun bir kadın konuştuğunda değil sustuğunda korkun.
erkeği gafil avlayan kadındır. erkekler hep kadınların konuşmasını bekler, kadın konuşurken onaylayıcı veya iyi bir dinleyici rolünü üstlenmek ister çünkü. bazen erkek bu uzun konuşma durumlarında konudan koparak aklına başka şeyler de getirir ama bu ayrı bir tartışma konusu. kadının konuşmaması için bir sürü neden bulunabilir; eğer bir ilişki söz konusuysa kadının bir derdi olduğu muhakkaktır ve bu dert büyük ihtimalle ilişki ile ilgilidir, lakin ne kadar ısrar edilirse edilsin konuşmayan kadın konuşan kadın haline gelmez, zamandır bunun ilacı. ilişki dışında hastalık, yorgunluk, bıkkınlık gibi sonsuz sayıda nedeni olabilir. konuşmuyorsa üzerine gitmemek en iyisidir belki de, o konuşacağı zamanı bilir. hem hep kadından beklememek lazım, biraz da erkek konuşsun kadın dinlesin, di mi? *
sevgiliyse kesinlikle sıkıcı bir kadındır.
ne kadar güzel olursa olsun ve siz de ne kadar konuşkan olursanız olun mutlaka belli bir noktadan sonra karşı tarafın muhabbet açmasını ve konuşmaya başlamasını istersiniz. elinizi kendi yanağınıza yaslayıp onun söylediklerini dinlemek daha hoş gelir belli bir süre sonra ama susmakta ısrarlıysa yapabileceğiniz tek şey şudur: