hangisiyle kendini daha iyi ifade ettiğini kalben ve zihnen düşünüyorsan o'dur bence. hem böyle düşünürsen karşındakinin seni anlamaması ihtimali daha azalır. yine de konuşmak daha net ifadedir. çoğu konuda olduğu gibi burada da tırnak içinde çok olan durum zarardır. çok konuşan pek sevilmez zaten de, çok yazmakta da anlaşılamayan durumlar olabilir. konuşmak ve yazmak düşüncelerine, özgürlüğüne, sağlığına, aklına, fikrine, tutumuma sahip olduğumuzu idrak ettiğimizde ikisinin de ne denli önemli olduğunu anlıyoruz bir şekilde.
Sadece bu ikisi varsa eğer yazmak derim.
Ama bir yerden sonra bu ifade yolları da yeterli gelmiyor gibi hissettim Enstruman çalmayı öğrendim. Artık onun da yetmediğini düşünüyorum.
Yetmiyor kendimi ifade etmeye ne kelimelerim ne sözlerim ne de müziğim, yetmiyor.
Çok dışa dönük bir insan değilseniz, yazmaktır elbet.
Konuşurken insan hata olarak görülecek bir şey yapmaktan çekinir, yazarken yazdığınızı başkaları görecek olsun ya da olmasın, kendinizle başbaşa ve rahatsınızdır. Karışanınız yoktur.
Duyguyu vermek için yazmak, düşünceni daha rahat açıklayabilmek için konuşmak bence. Mesela okuduğun romanda karakter çok vurucu bir laf söylüyor. Şimdi bunu izlemiş olsaydık film gibi belki gene tonlama veya başka faktörlerle gene etkili olacaktı ama o yazıyı okuyunca insana daha çok geçiyor bence. O laf konuşma esnasında araya kaynayabilirdi.
Derdini , düşünceni anlatmakta da konuşmak daha iyi. Çünkü öyle uzun oluyor ki bazen anlatman gereken şey, hem kafanda o cümleleri kurup belli bir düzene oturtup aynı zamanda o derdini anlatman iki iş oluyor. Ama konuşurken zaten beyin otomatik olarak düzenlediği için cümleleri onu düşünmeden direkt konuya yoğunlaşabiliyorsun.
yazmak, kendi kendine konuşmak, kendin ile bir muhasebe hâlinde bulunmaktır; çünkü orada kendimizin fikirlerini bir başkasının fikirleri gibi adeta tekraren görür, üzerinde fikredip bir nevi kendi fikirlerimizle karşı karşıya gelerek sanki bir başkası tarafından ayrıca bize ifade edilmiş gibi canlı bir konuşma hâline geçeriz; zaten konuşmaktan maksat “kendini, anlamı, bir fikri, görüşü” ifade etmek olduğuna göre, yazmak, konuşmanın pek canlı bir safhası sayılabilir ve birbirlerinden kesin bir çizgi ile ayrılamazlarmış gibi gözükmektedir...
fakat, bir başkası ile konuşmakta ise şöyle bir hâl vardır; muhatabımızın bize aksettirdiği herhangi bir kelime, mimik yahut tamamen onun ruh hâlinden yansıyan birşeyin bizde anlık bazı içe doğuşları ortaya çıkartması; yazarken bunu tamamen çevre şartlarından olabildiğince bağımsız bir biçimde tedâiler yolu ile yapıyor olsak da, birisi ile konuşurken bu her zaman çoğunlukla muhatabımıza bağlı olarak gelişir; yani muhatabımızın idrak seviyesi ile beraber bir konuşma gerçekleşmektedir ki bu durum ya belli bir sınır üstüne çıkmak yahut inmemiz gerektiğini bize ihtar eder...
yazarken, yani kendimizleyken bu sınırın çerçevesi tamamen bizim idrak sınırımız, seviyemiz ile alakalıdır.
netice olarak, yazmak; ehlini bulursak illâ konuşmak.
Eskiden yazardım bi derdim olunca, bi zaman sonra geri okurdum. Ama öğrendim ki tüm beyin fırtınalarım konuşurken gerçekleşiyor.
içinden çıkamadığım bi durum olduğunda sokaktaki kediyle köpekle falan konuşurum, kendi köpeğimle konuşurum. Aynanın karşısına geçer bir düşünceyi seslendirirkenki mimiğime bakarak onun bilinçaltımdaki yerini anlamaya çalışırım.
Halkı heyecanlandırmak istiyorsan, onlara taşkınlık yaptıracaksan veya kitlen gençlerden oluşuyorsa konuşmak daha büyük etki eder.
Ama amacın bilgilendirmek, uzun uzadıya bir yanlışı anlatmak veya bir davayı anlatmak ise yazmayı tercih etmelisin. Okumanın sabır isteyen bir iş olduğunu unutmamak gerekir. Hedef kitlene uygun yazmayı başarmazsan sonu hüsran olur.
Fakat gel gör ki bu zamanda ne laf dinliyorlar ne kitap okuyorlar.
Konuşmak çünkü yazmaya üşeniyorum misal az önce doldurduğum bi formda en az 200 kelime sınırı vardı ben de bi şarkının sözlerini kopyalayıp yapıştırdım yine olmadı "bu size son iyiliğim olsun" diyip şarkının linkini de bıraktım en son güzel bi mısrayla bitirdim formu. Üşengeclik zor.