berbat bişeydir. zaman geçirmek için sohbet edecek kimseyi bulamamak aslında ne kadar yalnız olduğunuzun ölçüsüdür. arkadaşlıklarınızın sizinle çıkarlar yüzünden ilişki kurduklarını öğrendiğinizde daha fazla can yakar.
içinizde biriktirdiğiniz bir şeyleri anlatma, biriyle bir şeyler paylaşma ihtiyacı duyduğunuz anlarda etrafınızda kimseyi bulamamaktır. o iğrenç soruyu sordurtur,''gerçekten yalnız mıyım?'' can sıkıcıdır, bunaltıcıdır, depresiftir. belki güzel bir şarkı eşliğinde kahvenizi yudumlamak, sakinleşmeye çalışmak iyi gelebilir. muhtemelen her insanın bu tür dönemleri oluyordur, kendinizi yıpratmamalısınız.
evde yalnız yaşayanların karşılaştığı durumdur, birileri konuşmak istemediği sürece kimseye sarmaz, hep konuşmanın karşı taraftan gelmesini bekler, bekler ve bekler...
sistem içi yalnızlaştırma düzeneklerinin başarılı olduğunu gösterir.
çevremde kimse yok çok yalnızım gibi melankolik tavırlar yeni insanda bulunmaması gerekenlerdendir. zira , hayatı kendi duyguları, kendi aşkları ve kendi ihtiraslarından ibaret görenler yalnızlardır.
Sırf konuşmak içinse zor bir şeydir. Hele ki kız tayfası için. Memleket abaza dolu ve bunlar nefes alan herhangi bir kızı bağlama hedefiyle dünyanın en iyi, en anlayışlı, en kibar insanları olabiliyorlar. Siz konuşun, saatlerce dinlerler.
Tirilyedeyim, ama normalde şu anda bir iş yemeğinde olmam gerekiyordu. gitmedim.
Bir taksi çağırdım.
Taksi şoförü beni görünce yorgunsunuz galiba dedi. Onaylar gibi başımı salladım, konuşmak istemedim neden bilmem.
gönül yorgun düşünce, konuşası gelmiyor değil mi insanın dedi sonra.
Bazen bir taksici mesela güzel bir şey söylüyor ya, işte ben o taksiciyle arkadaş olmak istiyorum bir an. Ne bileyim numaralarımızı alalım, arada dertleşelim, hal hatır soralım falan. adam yanlış anlar sonra belki, bana yazmaya başlar, geceleri arayıp doktor* şarkısını dinletir, yenge durumdan haberdar olur, ağzımı burnumu kırarlar diye korkuyorum sonra.
Neyse arkadaş olmadım işte bu yüzden kendisiyle ama muhabbeti güzeldi amcamın. Ben sustum, o anlattı, anlaştık gitti.
taksiden inince, oturdum bir kafeye tam deniz kenarında...
denizi seyretmeye koyuldum.
çocukluğum burada geçti benim. Burada yüzdüm. Burada deli gibi güldüm, eğlendim. Şimdi burada doluyor gözlerim. Ben sanırım burayı seviyorum.
Ne yapsam bilemedim bir an. Konuşamadım, konuşacak kimseyi bulamadım. O yüzden açtım laptopumu, şarjı bitene kadar yazmak istedim.
Bu hayata bağlılığım dudak tiryakiliği benim. Tam içime çekmiyorum aslında. hani bıraksam bırakırım da yine de bırakmak istemiyorum. Tutunuyoruz işte kenarından köşesinden bir şekilde.
"bayım" dedim ya da "bayan", affınızı diliyorum.
gerçek şu ki uyukluyordum, usulca kapıya vurdunuz,
usulca geldiniz, kapıma dokundunuz.
emin olamadım işittiğimden.
sonra ardına kadar açtım kapıyı,
karanlıktı, sadece karanlık.
merak ve endişeyle baktım karanlığa uzun uzun,
hiçbir faninin cüret edemediği hayaller içinde.
Sevdiğim birini kaybediyorum ben. O ölüyor ve elimden bir şey gelmiyor.
bayım diyorum, gerçek şu ki, dudak tiryakisiydim ben bu hayata, sonra usulca kapıya vurdunuz, usulca geldiniz, hayatıma dokundunuz. Emin olamadım işittiğimden, sonra ardına kadar açtım kapıyı. Karanlıktı, merak ve endişeyle bakıyordum.
içine çek bu hayatı, ciğerlerine, bu deniz havası her şeye iyi gelir dediniz.
Şimdi çekiyorum, çekiyorum gelmiyor. Benim ciğerlerim tükenmiş belli ki.
Yazının ana fikrine gelince, deniz güzel, kuşlar falan.
Ama artık kuşlar uçmuyor içimde sevgili Romalılar.
insanlarla yapamıyoruz, insanlar olmadansa hiç. küçüklüğümüzden beri belki benim neslimde az olmakla beraber ebeveynlerimiz tarafından en iyisine layık olduğumuz zehabıyla büyütüldük. herşey etrafımızda dönüyordu. sanırdık ki dünyanın merkezi bizdik de sair canlı,cansız bizi mesud etmek için yaratılmış. büyüdükçe hayat öğretti ki diğerleri de aynı şekilde büyütülmüş. o yüzden herkes herşeyin kendi gönlünce olmasını istedi. ben,ben diyenler yalnız kaldı. sen dediklerinde bile aslında sen'i kendileri için istiyorlardı. madem kendimiz için yaşıyoruz ve kimse bizi anlamıyor, hakettiğimiz ! değeri vermiyor, o halde biz de yalnızlığa sığınırız dedik. bir şeyler okunuyor,izleniyor,dinleniyor. hisler,düşünceler kapta birikiyor. ama dinleyecek az kulak, boş konuşan çok ağız var. toprağa atıyoruz, havaya üflüyoruz. hava ve toprak bizim mutsuzluğumuzdan çürüyor.