ne umutlarımız ne düşlerimiz vardı bizim!...
insanca pek insanca...
ben bir umudun ardına takılıp savruldum
yaşamımı değil, düşlerimi değil, tüm geleceği paylaşma düşlerimin ardında savrulduğum
rüzgar değil...
konuş... konuş... konuş... dudakların varken daha!
sözcükler güneş, sözcükler ırmak olur!
kapılar açılır sözcüklerle köprüler kurulur...
silah gibi kuşanınca; çoğaltanlar sözcükleri...
sonu gelir zalimlerin!
konuş... konuş... konuş... dudakların varken daha!
bil ki borcundur konuşmak...
sana konuşmuş olanlara...
umarım anlıyorsundur beni...
'umarım.'
sevgisiz bir yaşam gülleri solmuş güneş görmeyen bir bahçe gibidir.
"bedelini göze alıp da askeri yönetim ve yasaklar tüm yoğunluğuyla sürerken konuşmasa yazmasa idim, yıllar sonra Olof Palme'nin cenaze töreninde, bir isveçli kızın ağzından (konuş konuş) diye seslenen o isveç şiirini, eziklik duymaksızın dinleyebilir durumda olamazdım. Dudakları varken konuşmuş olanlara borcumdu konuşmak"