sanatla ilgili eğitim vermesine karşın sanat tarihi edebiyat fakültesinde yer alır. çünkü bir sanat tarihçisi eser üretmez. yani sanata her bulaşmış kişi konservatuarlı değildir, olmamalıdır da...
burada okuyanlara, inanılmaz haksızlık yapıldığına inanıyorum. sırf reyting uğruna, buna yıllarına veren/eğitimini alan insanları hiçe sayarak film/dizi çekmek para tüccarlığından başka bir şey değil.
bakınız, önceleri pek çok zorlu sınava tabi tutuluyordu, sınavı geçenler de gerek tv önünde herkese tv arkasında yine belli başlı sınavlara tabi tutuluyordu. (buradaki sınavdan kasıt sadece yazılı veya sözlü değil, tutunma veya bir yerlere gelme anlamı da taşıyor.) kolay değildi yani oyuncu olmak....
fakat şimdi öyle değil, biraz yakışıklı veya güzel oldun mu tamam!! oyunculuğu iyimis kötüymüş zerre umurlarında değil. yüzünü güzel olan kadına/erkeğe hemen "oyunculuk düşünüyor musun?" veya güzel bir çocuk gördüler mi "ilerde oyuncu mu olacak?" gibi anlamsız sorular soruluyor.
yani yüzü güzel olan oyuncu olacak!! slogan bu mudur?(kadınlar için) estetik yap, diyete gir fazla kilolardan kurtul, squat yap, dudaklar büyüt, pahalı kıyafetler, full makyaj, gözler lens tamamdır senden iyi oyuncu yok!! (erkekler için) biraz vücut çalış, sakal bırak, bağrı açık gömlek, bilekte biten pantolon, birazda ukala/cool oldu mu tamam senden iyi oyuncu yok!!
bir programa yakışıklı bir erkek katıldı. çocuk uçak ve uzay bilimleri okuyor polonya'da. jüriden biri "çok yakışıklısın oyunculuğu düşünür müsün?" dedi. çocuk hayır deyince, başka bir jüri "her yüzü güzel olan oyuncu mu olmalı?" dedi. işte o iki farklı görüş, ülkemizde konservatuvar adına yapılan 2 keskin görüşün demo sürümü.
yani uzun lafın kısası, biz niye hollywood olamıyoruz, grammy veya oscar benzeri ödüller bizim ülkemizde niye yok, yesilcam ödülleri eski tadında değil demeyin. ülen adama ödül gelmiyor diye trip atıp gelmiyor oraya neyin dileği isteği bu. bu tarz zihnihetteki insanlar olduğu sürece sinema ve oyunculuk sektörüne fatiha okumaktan başka çare kalmaz.
"efendiler….hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz; hattâ cumhurbaşkanı olabilirsiniz; fakat, sanatçı olamazsınız."
mustafa kemal atatürk
Unlu olup milyonlar goturecegini sanan ve bunu ailesine de yutturmaya calisan pembe hayatlar icinden cikamayip dunyanin gercek yuzunu goremeyen bos ogrencilerin tercih ettigi okul.
bu gün buselik makamı ve kurdi makamının seyrini tamamen öğrenmeme vesile olan eğitim kurumu. * makamların çoğunu dinlerken ayırt edebiliyorum aslında amma işin teknik boyutu daha farklı ve şart olan bişey. kısacası eğitim şart.
torpilin en alasının döndüğü yerlerden birisi olmasıdır, oradaki yetenek sınavına çıkan adam kendi alanında en iyisine bile kafa tutacak seviyede bile olsa düşük puan alır.
tiyatro bölümünde sırf hoca tipini beğenmedi diye alınmayan öğrenciler vardır. kısacası götü arşa dayanacak seviyede kalkık hocalar ve eğitim görevlileri mevcuttur.
sınav sistemine gelecek olursak türk eğitim sisteminin sikindirikliği orada da mevcuttur. gitar vb telli yada yaylı bir enstruman çalmayı öğrenmek için giden öğrenciye şandan ve piyanodan sınava tabi tutuluyor sonra notaların seslerini ağızıyla çıkartması ve ritim tutması bekleniyor bir balığa ağaç tırmandırmaya çalışmaktır bunun adı. yurt dışında hiç böyle değil sadece çaldığın şeyden sorumlusun.*
kısacası bişey yetiştirdiğini zanneden ancak sikindirik eğitim sistemi ve hocalarının afra tafrası yüzünden yanlış yönlendirilen öğrencilerden bir bok olamıyor. sonra vay efendim türkiyede neden müzisyen az ve sanat geri.
not: bilgilerin çoğu bir konservatuar hocasından bizzat alınmıştır itiraz etmeye yeltenenin beyni itinayla klavyeye dökülür.
Konservatuarın doğru yazılımıdır. Konser ve tuvarla alakası yoktur. müzisyen yetiştirmesi için kurulan ama bunu başaramayan (Türkiye için geçerli) eğitim sorunsalı kurumdur.
kendilerini ülkenin kurtarıcısı sanmalarına rağmen hakettikleri değeri bile kimsenin vermediği sanatçı adaylarının, çalıştıkları, barındıkları sanat okulu.
müzik bölümü giriş sınavları için (bkz: çetin akdeniz)den bile daha iyi bağlama çalsanız dahi 100 üzerinden ortalama %10 puan getirdiği için sonuçlar açıklandığında mortingen edebilen kurum. Şöyle biraz özet geçeyim,konservatuar müzik giriş sınavları için;(öğretmen olmak istiyorsanız; eğitim fakültesi müzik bölümü,sanatçı olmak istiyorsanız güzel sanatlar fakültesi veya konservatuar bölümlerinden,daha ayrıntılı incelemelerden sonra birine karar vermenin akabinde)öncelikle piyanodan sorulan tek ses,çift ses,üç ses ve dört sesleri ayrı ayrı verebilme,nota okuma-yazma (solfej-dikte),melodi ve ritm hafıza, gibi enstrumandan önce gelen bitakım,temeli zamana bağlı olan ve sağlam hocasız olmayan bir hazırlık sürecinden geçmelisiniz.
Uludağ Üniversite bünyesindeki konservatuar Mudanyada'dır. ilk yeri eski tekel binası iken, -bilmeyenler için limanın hemen yanı- şu anki yeri huzurevinin oraya çıkarılmış, öte yandan tekel binasının olduğu yerde otopark yapılmıştır.
Ayrıca; neden sadece aklımıza müzik geldi a dostlar; tiyatro da vardır, candır.
okuması zevkli diyenlere, ömrü boyunca bir insanın yaz tatili, bayram tatili, yarıyıl tatili yapmamasının ne demek olduğunu hatırlatmak isterim. küçücük bir çocukken, bir oyundan bile en fazla iki saat sonra sıkılırken, enstrüman başında en aşağı 3 saat geçirmesi istenir. tabii ki bu ilk yıllar için geçerlidir. bu süre ilerki yıllarda 7-8 saate kadar çıkar. artık karışmayı bırakmışlardır ama siz sınavlara yetişebilmek için zaten, kendinizden çıkmış bir şekilde çalışmanız gerektiğinin bilincine varmışsınızdır ya da buna alıştırılmışsınızdır. voleybol oynamak istersiniz, oynayamazsınız, arkadaşlarınıza alay konusu olursunuz. -aaa musette mi? bırakın canım onun elleri hassas ahahahahah- deliye dönmek üzeresinizdir. rüyalarınızda, merdivenlerden yuvarlandığınızı, elinizi, kolunuzu kırdığınızı, piyano çalamayacağınızı görür sevinirsiniz. hatta gerçek hayatta düşüp parmağınızı kırarsınız, buna bile sevinirsiniz allahım nihayet, nihayet tatil yapabileceğim diye. ama yok tabi öyle yağma, madem sağ elini kırdın o zaman sen de bütün yaz sol elini çalışırsın, hem böylece güçlenmiş olur diye bir cevapla karşılaşırsınız. 13 sene sonra artık ölsem de kurtulsam diye düşünürken, birden kafanızda bir ampul yanar. niye ölecekmişim canım, çaldığım pis bir nota insan ölümüne sebebiyet vermiyor ki, doktor muyum ben diye düşünürsünüz. mutlu olursunuz, arkanıza bakmadan kapıdan çıkar gidersiniz ve bir daha asla uğramazsınız.
işte böyle yerlerdir konservatuvarlar, eğlenceli mi değil mi karar vermek başkalarına kalsın...
her ne kadar öğrencilerin ve ilk defa sınava girecek olanların " torpil yok ya, nasssı yaaa olur mu öyle şey, girerim lan ben " dedikten sonra, torpilin azizliğine uğrayıp kazanamadıkları, devlet statüsünde eğitim veren kuruluş.ha şimdi çıkar birileri, ben torpilsiz girdim der, onun için bende bkz vermek zorunda kalırım.