komsunun kümes hayvanının birkaç yüzyıl sonra aşırı radyasyondan dolayı kaz görünümlü olabileceği hipotezine göre atalarımızın ileri görüş sergilediği atasözüdür.
ama günümüz ticaret devrine uyarlarsak; her şeyi alıp satan, ticareti hayatımızın her evresine yerleştirdiğimiz dönemde komşunun altın yumurtlayan kazını özel kasalarda sakladığını düşünecek olursak tavuğunun da bir hikmeti vardır diyerek tavuğu kaz ile aynı kefeye koyma yoludur. komşunun tavuğu da belki altın, hiç olmadı gümüş yumurtlayabilir; hikmet komşunun malı olmasıdır.
tavuğu kaz gibi görüp bir de kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez diye atalarımızın en ticari zeka içerikli sözünü de buraya eklersek, kaz kisvesine soktuğumuz tavuk için kendi tavuğumuzdan vazgeçebilmemiz gereklidir.
ticaret ortamında tavuk alıp tavuk vermek durumudur bu, ama kendi içinde bir kaz ruhu yüklediğimiz tavuğa kendi tavuğumuzu feda edebilme özverisini de doyumsuzluğa bağlayabiliriz.
ha bir de;
dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olanın hesabına göre de kendi malınla yetin derim ben.
sonuçta tavuğa karşı tavuk almak karlı bir alışveriş değildir.
elimizde fazıl say gibi değer varken sahip çıkıp önünü açacağımıza gidip suriyeli adamı türk yapıp bunun reklamını yapıyoruz.
suriyelinin tavuğu bize kaz göründü kısaca