o kadar azaldı ki artık şehirlerde bahçeli evler, meyve ağaçları. el birliği ile yok ettik yeşil alanları. işte bu yüzden "efsane nesil" kavramını hakediyor bu nesil.
çocukluk dönemlerinde nisan ayının başlarında erik ağaçlarının çiçek açtığını görmüş, hangi dalda en iyi erik olacağına önceden kestirmiş, gene aynı ayın sonlarında tam olmamış erikleri serleşmemiş çekirdeği ile yemeye başlamış, mayıs ayının gelmesine müteakip de bulduğu her fırsatta komşunun bahçe duvarından sessizce atlamaya çalışmış, ağaca tırmanmış, ceplerini tıka basa erik ile doldurmuş, komşunun kendisini farketmesi ile paniğe kapılarak kaçmaya çalışmış, aralarından bazı arkadaşlarının ağaçtan düşerek kolunu çatlattığını ya da kırdığını görmüş, kaçarken de büyük ihtimalle ya bir koca kova dolusu su kafasına boca edilmiş ya da arkasından bir şeyler fırlatılmış, sorumsuzluğunun ve çocukluğunun getirisi ile kahkahaları eksik olmamış, "allah baba affeder olm çocukları" masumiyetinde, kendince mutlu bir çocukluk dönemi yaşamış nesildir.
yanındaki ağaca çıkmayan arkadaşlardan bir tanesi "ağaca dalan var" diye bağırana kadar herşey normal gider. ancak o arkadaşın ihanetiyle ortam gerilir ve yerine göre 100 metre 3 saniyede koşulur.
bir karargahı olan nesildir. bir evin köşesi kuytu bir yer ya da kimsenin görmediği yer de olabilir. eriklerin bir kısmı yolda yenir diğer kısmı ise karargahta, herkes çaldığını toplar, tuzlar açılır batıra batıra güle güle...
Göz hakkı ya diyerek çocuk kalbimizi rahatlattığımız eylem. hala sokakta bir kaç grup ağaca dalarken gördüğümde duygulanıp; helal çocuklar size, pc başından kalkıp bu heyecanı tattığınız için diyerek gururlu bir tebessümle oradan uzaklaşırım.
"herkes kot pantolonlarını giysin, kumaşları yırtmayalım. nereyi mahvetsek? ahmet emmi erik ağaçlarını ilaçlıyormuş olum orası olmaz zehirlenürük, zarifelerin armutlarına dalalım ama bu sene cıbır duruyor. iyisimi akşam inek sağma saatinde kamberlerin bostana baskın yapalım, anasını sikelim, haşat edelim, poşetleri ben getiririm sen de dedenin bastonunu kap gel memo. hava kararır, kamber hıyarı süt sağarken ben ırgalarım siz toplarsınız. akşam köyün sığır sürüsü gelince eski okulun önünde bulaşalım tamam mı?"