14 yaşındaydım evde yalnızdım ailem şehir dışındaydı. çok sevdiğim annemin arkadaşı figen teyze benim evde yalnız olduğumu bildiğinden olsa gerek bana mantı getirmişti. tabiyki o akşam afiyetle yedim mantıyı fakat ertesi gün tabağı nasıl geri vereceğim konusunda strese kapıldım. boş tabak veremezdim annem de 1 hafta sonra dönecekti. bende patates kızarttım biraz da yanık oldu onları koydum ve tabağı geri götürdüm. figen teyze ilk etapta çok şaşırmış ardından da gülmüştü. hala daha anlatır o olayı yüzünde tebessümle. sonuç olarak tabağı boş göndermek istemeyenlere önerim patates kızartın. birazcık da yakın. her zaman bir tebessümle anılırsınız.
Artık eskisi kadar önem verilmiyor malesef.
Boş veya dolu gönderilecek yemek tabaklarıyla pek sık karşılaşamasakta, yaşatmamız gereken örf ve adetlerimizinden biridir.
Bir geleneğin süregelmesi ve süregitmesidir. Her ne kadar nezaket ve görgü kurallarına ait bulup uysak da, aslında mantığında " altta kalmamak duygusu" vardır. Buna " sidik yarışı" demek doğru olmasa da aslında böyle de tabir edebiliriz. Çok güzel ve lezzetli, usulüne uygun bir zeytinyağlı dolma aldıysak tabakla, o tabağı yıkayıp kurulayıp ondan daha cilalı bir yemek koymak arzusu ile kolları sıvayıp çalışmalara başlarız. Nihayetinde " ayıptır o koyulmaz... bu koyulmaz..." kavramları ile tepişe tepişe o tabak dolar. Bir çoğumuzun uyduğu ve uymakta ısrar ettiği kuraldır. Karşılıksız birşeyler yapmak ve karşılık beklememek duygularını şiddetle baskılar.
obsesif kompulsif bozukluktur. çok da rahat gönderilebilir. değil tabak tabak, tencere tava dolusu yemekler gelir zira muhitimde sevilen biriyim. boş göndermek değil, bizzat boş götürürüm. inanmıycaksınız halen geliyolar. fakirizme vurulmuş yüzsüzlükle yenilemiycek bi durum değildir.