yan mı alt mı bilemem. ama zamanında o flütü bir tarafına sokmak için kapıda bekleyip akşamı ettiğim kaç gün oldu bilemezsiniz. bir insan sabah akşam flüt çalar mı güzel kardeşim. yarın sınavın vardır tamam eyvallah ama bu oyuncak değil ki lan. bu çalgı, bu üflemeli bir çalgı. hatta bu ileride bir gruba girmek için boş beleş birşey. hiç bir rock grubu ya da rap olmadı pop grubu almaz. popçu olmak o kadar kolay değil!!
herneyse, evimde oturmuşum televizyon mu izliyorum ''neyleyim sen yoksan eğer'' ders mi çalışıyorum ''ılgaz anadolu nun sen yüce bir dağısın'' yemek mi yiyoruz ''süper baba nın mözüğü, neydi la o..dııt dııt dırıdıt.. dıdıddı dırırdıt'' ben bu sesle büyüdüm, bu seslerle büyüdüm.
şu an durduk yerde aklıma gelir neyleyim sen yoksa eğer, ılgaz anadolu nun sen yüce bir dağısın. hep bu çocuk yüzünden. ve kim olduğunu bilmiyorum. şu an ne yapıyor, ne yapmakta. apartmanda 50 aile olunca normaldir. olmasa bile dışarı çıktığı yoktu ki zibidinin. varı yoğu flüttü aq..
komşudan gelebilecek çekiç,balta,balyoz olmadı hilti sesinden daha katlanılamaz olan sestir. inat ön plandadır, bazen başında zonklar bazen sona doğru; ama olmaz, çalamaz. bir de küçük kardeş vardır. sadece ağızlık kısmı alınır, hava deliği kapatılarak üflenir. tüyler diken dikendir. başvurulacak bir kurum yoktur, ülkede sanat da yoktur doğal olarak saygısızlığı da yoktur. halı yolunur, diş bilenir.
"...kapıyı araladığımda flüt çalıyordu. onu hiç böyle görmemiştim. dakikada yüz notaya basıyor, beni hayretler içerisinde bırakıyordu. sonra sordum; neden? bakakaldı bana. meğer duymamış ne dediğimi..."
"yağ satarım bal satarım" isimli eser çalınmadıkça sanata ve sanatçıya dost komşularca takdir edilen sestir. ama ne zamanki o şerefsiz notalar o flütten "yağ satarım bal satarım ustam ölmüş ben satarım" diye çıksın işte o zaman işin rengi değişir. ilk iş polis aranır. gürültüden rahatsız olunur. bu şerefsizliğe kulaklar yardım ve yataklık edemez.