bazen abone gibi sürekli gelen teyzeler dışında komşuluk güzel birşey. gerçi eski komşuluklar yokmuş annem öyle söylüyor ama yine de başın sıkışınca kapısını çalabiliceğin birisinin olması iyi birşey.
kimini sırtlayıp cennete taşımak istersin kimi ise gözünü kırpmadan, türlü işkencelerle öldürmek. 3 katlı apartmandan iki duyguyu da yaşatan insanlar var.
bir koşu gidilip bi fincan tuz istene,n hazırda ki en yakın bakkal,
aşırı sesten şikayet ettiğin rahatsız edici hane,
akrabalarından daha çok gördüğün insan,
bide kaynaştımı tadından yenmeyen dost.
neden bilmiyorum herkes gelip anacığıma başka biri hakkında bi şeyler söylüyor. o da bana anlatıyor laf arasında.
3 numara ile 5. numara 2 numaradan nefret ediyor.
1 numara kışın kalorifer yakmıyor.*
3 numara kızını 5 numaranın oğlu ile evlendirmek istiyor.
4 numara 7 numarayı dedikoduculukla suçluyor.
4 numaranın acaba neden çocuğu olmuyor?*
...
elimde çok çılgın bilgi var, karıştırayım mı apartmanı sözlük?* şaka bi yane nerde çokluk orada sorun problem. külümüz de eksik olsun.
"Komşu komşunun külüne muhtaçtır." sözüne özne olan insan sıfatıdır.
Fakat günümüz modern, kentleşme sürecinde artık komşuluk sadece bir "sıfat" olarak kalmakla yetinmiştir. Bir üst katımızdaki komşumuzun adını bile bilmeyiz mesela. Sadece simaen tanırız. Asansöre binince sahteden bir merhaba ile geçiştiririz. Eve girince umursamayız. Öldü mü kaldı mı? Aç mı tok mu? Bilmeyiz.
iki kat üstteki komşumuz bolumengenli ve o kadar güzel yemekler ve tatlılar yapıyorki. bu akşam yine bir tabak tatlı karışımı diyeyim içinde börek kuru pasta falan her şey vardı.
atalarınız boşuna söylememişler:
ev alma komşu al diye. komşuluk bence eski devirlerdeki haline geri dönmeli.
su an evlerinde 2 kadın ağlıyor içeride 1 erkek var. kadınlar nolur yapma nolur diyerek hıckırarak ağlıyor.
doğulular. büyük ihtimalle karısını veya kumasını dövüyordur kayıtsız kalacam mk beter olsunlar. ehehe
yardım isteme ihtimaline karşı arayı sıkı tutmanız gereken, genelde merdivende karşılaşıp iyi günler dilediğiniz, şimdilerde ise konuşmamak için koşar adım evlerine giren insanlardır.
bana göre çoğu sevimsizdir. yine de saygıda kusur etmezdim. çocukluğumda komşularımız vardiyalı işçilerdi, babam dahil. annem de migren hastasıydı. sessiz olmak bizim evde zorunluluk olmuştu bir bakıma. biraz sert yürüdüğümüzde uyarırdı ailem "insanları rahatsız etme" diye. keza komşular da birbirine saygılıydı.
şimdi okuduğum şehirde tek kalıyorum. insanları rahatsız etmemek adına hala kulaklıkla müzik dinliyorum. ama yan komşum pazar günü sabah 9dan itibaren yüksek sesle müzik açıp el kadar evi 35 kez temizliyor. 2 kişiler bir de. merdivenden çıkarken böğürerek gülenler var. tepinen insanlar var her tarafta ve bu insanlar çocuk değil. şu an bile; üst kat olduğunu tahmin ettiğim evde bir delikanlı sevgilisine ayar çekiyor. rap yapar gibi, öyle hızlı ve sesli ki! gidip öpüşün de barışın demek üzereyim sırf biraz daha sinirlenip adamı boğazlamamak için.
topluluk içinde yaşarken uyulması gereken yazısız kurallar vardır. apartmanda kükrememek gibi. bu insanlar yeraltında mı büyümüş anlam veremiyorum. sese karşı fazla hassas olduğumun farkındayım ama o insanlar da saatin, çevresinde yaşayan insanların farkında olmalı. duvar yumruklayan yaşlı teyzelere dönüşmek üzereyim. zaten yapmadığım bir şey değil.