popüler hale gelen ideoloji. uluslararası ilişkilerde * kullanmak yerine baştan savma savunulur hale gelen bir şey. misal;
x kişisi: amerika ile olan ilişkilerde, nato kuvvetlerinin yönetiminde...
komünist kişi: hea hea, amerika değil mi kötülükleri yapan!!
x kişisi: avrupa birliği yolunda, 95 ten itibaren gelişen sürecimiz ile devlet politikası haline gelme şeklinde, ve bizzat 80 öncesi 24 ocak kararları..
komünist kişi: hep bunlar getirdi memleketi bu hale, komin komin..
burjuvazi değil mi yapan, işçiyi ezen ha? işbirlikçi seni, faşist seni, mason seni seni..
x kişisi: türkiye' deki eğitimin geldiği vaziyet..
komünist kişi: hep siz böyle ettiniz zaten, onu da batırdınız, kahrolsun amerika! kahrolsun israil! işbirlikçiler!!
kısacası;
uluslararası ilişkilerde başarı gösterip dik durmak ve içeride sosyal politikalarla kalkınmak yerine;
popüler söylemler ile komünist devrimi savunmayan herkesi ' işbirlikçi' ilan ederek, fikir tartışmasının önünü kapamaya yarayan bir ideoloji haline gelmiştir.
özgürlük ve eşitlik babında getirdikleri * ile karşılanmalı, fazla ötesine geçilip ' dünyadan kendini soyutlama' yoluna gidilmemelidir. idealizmin dibine vurup, kitleler peşinde sürülmemelidir.
demokrasiden, özgürlükten biz de yanayız şüphesiz..
öyle yada böyle, uygulamaya sosyalizmle başlanır, her şey ilk başta güzeldir, hoştur. yalnız hedef büyütülünce insanlık trajedileri yaşanır(sscb, çin, zenofobik bir örnek de vermek gerekirse kuzey kore -hedef büyütmüş sayılmaz gerçi-). zira yüzyıl başından beri komünizmi "yaymaya" yada kabul ettirmeye çalışan bütün devletlerin unuttuğu bir nokta vardır. komünizm devleti reddeder. devletin doğasına aykırıdır çünkü. tıpkı devletin de komünizmin doğasına aykırı olması gibi. ayrıca unutulan bir nokta şudur ki, yayılma, genelde sömürge-emperyalizm yoluyla olur. (zira neredeyse hiçbir devlet öyle kolay kolay yönetimlerini başkalarına devretmek istemez) bu da komünizm ideolojisiyle çelişen bir konudur. yani buradan bakarsak "bu kadar güzel* hedeflerle kurulan 'devlet'ler neden kan ve gözyaşı konusunda kapitalistlerden/faşist-yayılmacılardan aşağı kalmamıştır?" sorusuna cevap bulabiliriz.
not: komünizm değil -çelişirse zaten ideoloji olamaz-, savunan "devletler" çelişkidedir. burayı da ekleyim. devlet devletsizliği savunamaz. savunmamalıdır! devletsizlik de devletleri savunmamalıdır! herkes samimi olmalıdır bu konuda.
mutlak eşitlik kavramıdır. dinsiz diye düşünülme sebebide cenneti dünyaya getirmeyi hedeflemeleridir. yani herkezin eşit aynı şartlar altında yaşadığı bir dünya... örnek olarak (bkz: sscb)
birde komunizmle ilgili sovyetler birliğini yıkan adamlardan biri yanlış hatırlamıyorsam boris yeltsin "komunizm asla mümkün kılamayacağımız güzel bir rüya"
edit: birde milliyetçiler komunistlerden nefret ederler. sevgili kardeşim bu topraklar için hepimiz canımızı veririz. çünkü ilerde çocuklarımız torunlarımız bu topraklarda yaşasınlar, bu topraklarda atalarımız yaşadı diye ama burda dikkat çekilmesi gereken bir konu var. bu topraklarda torunlarımız rahat, huzurlu yaşasınlar diye can veriyoruz. birileri bizim verdiğimiz canlar ile daha çok para kazansınlar diye değil.
kominizm insanlik icin iyi ideoloji ama uygulamaya gelince buyuk hayalkırıklıgı yaratmiş olan bir ideolojidir. cunku kendini bitirmiş dusmani oldugu dusuncelerin temel olgusuna saplanmiştir.
nedir bu olgu? tabiki insanin doymak bitmez acgozlulugu ve hukum kurma icgudusudur. anca insanlik sirinler koyu seviyesine gelince tatbik edilecektir bu ideoloji. iste onun icinde en az 100 sene gerekir.
Komünizm, kapitalizmdeki ücretli emek sömürüsüne ve soygun düzenine son vermeyi, sonuçta
sınıfsız ve sömürüsüz bir toplum kurmayı öngörür. Bu özelliğiyle komünizm, salt geleceğe
dönük bir toplum kurgusu değil, aynı zamanda güncel mücadeleyi her yönüyle belirleyen bir
konumlanıştır. Başka bir deyişle, komünist partilerin güncel adımlarını ve siyasal çizgilerini, her
durumda sınıfsız sömürüsüz topluma ulaşma hedefi belirler.
Bununla birlikte, içinde bulunulan tarihsel dönem, ülkenin sınıfsal dengeleri ve emperyalistkapitalist
sistemle ilişkilerin içeriği gibi etmenler, gene nihai hedef tarafından belirlenmek üzere,
komünist partilerin belirli noktalara yüklenmelerini, kimi başlıkları öne çıkarmalarını ve eldeki
güçleri bu yönde seferber etmelerini gerektirir.
bazı savunucuları tarafından, sosyalizmle birlikte, "insanın toplumsal evriminin bir sonraki(yerine göre "en son" da olabiliyor) basamağıdır" diye, gayet bilimdışı bir şekilde savunulan görüş. böylelikle bir çok savunucusunun psişik antropolog yada sosyologlardan oluştuğunu bizlere göstermiştir. sosyalizm yada komünizm hakkında söylenen bu laf öbeği, birilerinin evrim teorisine/toplumsal evrime sadece ateist olmanın ön koşulu olarak inandığını göstermektedir. zira bu insanların evrimin ilerleyişi konusunda en ufak bir fikre bile sahip olmadıkları düşünülmektedir tarafımca. bu cümleleri her duyduğumda aklıma bir karikatür gelir:
bakınız, evrimin takibinde izlenecek mantık "şu olursa şu olur" diye ilerlemez. "muhtemelen şu olduğu için şu olmuştur" diye bir mantık izlemek en doğrusudur. olmayan, bilemeyeceğimiz bir şeyi olacak illa ki diye sunmak, kendine komünist/sosyalist sıfatını veren bir insanın çelişkiye düştüğünü göstermektedir, zira istemeden de olsa akıldışı konuşmuş olur. savunulan önerme bilimsel değilse, akıl dışıysa, o zaman bu da sosyalist adama uymaz. kusura bakmayın. şimdi benim komünizm(komunizm değil, eminim) karşıtı olduğumu düşünüp, ağzı burnu köpürüp bana "pis emperyonik faşik rspuçocuuu" diyecek insanlar ilk başta the origin of species dan başlayıp almost like a whale'e kadar bir hatim yapsınlar. arada bir de sosyal darwinizm üzerine, ideolojik olmayan bir kaç bilimsel makale de araya sıkıştırsınlar. ne demek istediğimi anlarsınız.
uzun lafın kısası: olması için çaba göstermek ayrı bir şeydir, "olacak" diye tutturmak apayrı... yobazlık yapmayın, akılcı olun. hoş, bir şey anlamayacak bazı ideoloji fetişistleri ama...
Komünizm düşüncesi,ilk çıkışından günümüze kadar ki sürecinde değişik kesimlerden ve görüşlerden insanlar tarafından "ağır" eleştirilere uğramış ama hala güçlülüğünü koruyarak varlığını sürdürmeye ve insanlığın kurtuluşuna ışık tutmaya devam ediyor...
Komünizm kısaca "hem üretimi ve dağıtımı hem de toplumsal olarak üretilen serveti ortaklaştırmamız gerektiğini söyleyen öğretidir" denir...
"Ağır" eleştiri yapanların çoğu, Komünizm düşüncesini ya hiç bilmiyor ya da kulaktan duyma bilgilerle derhal saldırıya geçiyor ama nedense hiç bir somut bir sonuca varamıyor...
Ben de kendimce, böylesine mükemmel,böylesine güzel,böylesine özel bir düşüncenin savunusunu ve tanıtımını yapmakla onur duymaktayım...
Öncelikle, Komünizm düşüncesinin kaynağından kısaca bahsettmek istiyorum,çünkü sadece bu kaynağa baktığımızda bile Komünizm düşüncesiyle ilgili kafamızda duran soru işaretlerinin çoğunun cevabını verebilmiş olacağız...
Komünizm düşüncesi,insanlığın ilkel dönemlerinde(Hiristiyanlığın ilk zamanları) birçok Hiristiyan köyünde yaşanan ve adına "Komün" ve "Komüncülük" denilen bir yaşam tarzından yola çıkılarak inşa edilmeye başlandı...Marks,kuşkusuz, adeta mükemmelliği ifade eden bu yaşam tarzından çok etkilenmişti ve bu yaşam tarzını inceledi/analiz etti ve düşüncelerini oluşturmaya başladı... Marks,düşüncelerini inşa ederken insanların "maddi" yaşamlarını baz almaya hep özen göstermişir...
Peki nedir bu "Komün" ve "Komüncülük"?
"Komün" kelimesi bizim bildiğimiz "imece" kelimesiyle yakın anlamdadır..."Komüncülük" ise o dönemlerde bazı Hiristiyan köylerinde tüm köylülerin beraber çalışıp elde ettikleri ürünleri Kilise'de biriktirirlerdi ve daha sonra bu ürünler herkesin ihtiyacı doğrultusunda paylaşılırdı...Böylece ne rekabet,ne açlık/yoksulluk ne de kavga/kargaşa,hiçbiri yaşanmazdı...
işte Marks,tam da burdan yola çıkarak var olan tüm diğer kardeş ve karşıt düşünceleri de iyice analiz ederek ve günümüz kompleks yaşamını da ele alarak "Komünizm" düşüncesini tamamladı ve alternatif olarak insanlığa sundu...
Komünizm düşüncesi,o ana kadar (ve bu durum şimdiki an için de geçerlidir) var olan bütün düşüncelerden kendisini kesin ve net olarak ayıran bazı özelliklere sahipti...Bu kendisine özgü özelliklerden biri "Kişisel Mülkiyet"i kesin ve net olarak reddetmesidir...Diğeri de her türlü ilşkel-çağdışı-dogmatik düşüncelere yine kesin ve net olarak karşı duruşudur...Bu iki özellik aynı anda başka hiç bir düşüncede yoktur...O zaman da yoktu şimdi de yok...Çünkü Marks'a göre iinsanlığın karşısında iki büyük düşman vardır:1.Kişisel Mülkiyet 2.Gericilik...
işte Komünizm'i özel kılan da tam da burda saklıdır...Böyle bir karşı duruşta...
Komünizm, bir mükemmelliği ifade ettiğine göre "acaba bir düş ya da bir ütopya mıdır?" diye bir soru sorabiliriz,kendi kendimize...Bence son derece normal bir sorudur bu...Ve bana göre bunun cevabı bazen "evet" olurken bazen de "hayır" olabiliyor...
Komünizm düşüncesinin temelinde "eşitlik" ilkesi vardır...Ve bu eşitlik kavramı bazılarının iddia ettiği gibi bir "eşitlik" değildir...
Komünizm'de hiç bir zaman matematikteki "1" sayısı ile "2" sayısı eşitlenmeye çalışılmaz...Ya da erkeklerin kas gücüyle bayanların kas gücü de eşitlenmeye çalışılmaz...
insanlardaki "zeka","akıl","yetenek","fiziki güç" gibi kavramlar da eşitlenmeye çalışılmaz...
Komünizm'de erkek ve kadının toplum ve yasalar önünde eşitliği savunulur...Tüm insanların aynı haklara sahip oması sağlanır...Herkese ücretsiz eğitim,sağlık ve sosyal-siyasal yaşam olanakları sağlanarak eşitlik sağlanır...
Marks'ın tüm düşüncelerini 3 başlık altında toplayabiliriz...
1.Komünizm,
2.Bilimsel Sosyalizm,
3.Diyalektik Materyalizm,
Marks'a göre "Bilimsel Sosyalizm" düşüncesi, insanlığı mükemmellikle ifade edilen bir yaşantıya-Komünizm'e taşıyacak olan yolda bir geçiş safhasıdır...
Sosyalizm'de hala sınıflar vardır(örneğin Devlet,işçi sınıfı) ve Komünizme geçiş yapıldığında başta "Devlet" olmak üzere hiç bir sınıf yer almayacaktır...
Komünizm düşüncesi ve bir bütün olarak Marks'ın düşünceleri, ilkel dönemlerde "Komüncülük" olarak yaşandığı gibi yakın geçmişimizde ve günümüzde (kompleks toplumlarda) de başarıyla yaşanmıştır/uygulanmıştır...Uygulanmaktadır...
Komünizm:
Kendimiz için hiçbir şey, hepimiz için her şey...
Herkesten Yeteneğine Göre, Herkese ihtiyacı Doğrultusunda...
karl marx ın sanayi devriminden sonra 24 cilt olarak yazdığı daskapital isimli eseriyle doktriner haline gelen fikir sistemi, ekonomik ve sosyal hayatı düzenleyen yönetim biçimi.Ancak karl marx amca bu eseri yazmaya başladığında ki tabloda işçilerin sömürüldüğünü görmüş ve çıkış noktası olarak bunu seçmiştir.Zamanın şartları açısından da doğru yapmıştır ancak çalışma şartları değiştikçe daskapital kendini yenileyememiş ve kendinden başka fikir hareketlerine de hareket alanı bırakmamak için silahlı eylem yapmaya başlayınca başta bizim ülkemiz olmak üzere pek çok ülkede hareket kabiliyetini yitirmiştir.Tek el yönetimini seçen komünist manifostosunda öncelik işçilerdir ve işçi sınıfı toplumun en üst sınıfıdır demiştir.Demiştir ancak yöentim içinde bulunan parti üyeleri fikirlerine tezat bir davranış ile oldukça şaşalı bir hayat sürmüştür.Konu yazdıkça uzar, uzadıkça yazılır. Kısaca insan fıtratına ters, üretim kalitesinin düşmesine sebeb olan, asgari müştereklerde buluşmaktan uzak, uzlaşmacı olmaktan öte yıkıcı bir doktriner harekettir.
Örnekleri için bakınız: sovyetler birliği, çin, küba
Sözcük kökeni olan "komün"ün, Türk Dil Kurumu'na göre, yanlış anlaşıldığı gibi "ilkel" değil; "beraber çalışıp geliri paylaşmak üzere bir araya gelen topluluk" anlamına geldiği "toplum biçimi".
ilginç bir şekilde bazı insanlar tarafından anarşizmle birlikte hala "insanın doğasına en uygundur" denilen sistem. burada şu soruyu sormak lazım gelir:"insanın doğasında komünler kurmak varsa, insan neden devleti kurdu?" yani, siz bir aslanın yemek menüsünde ceylanın olduğunu ceylanı yediği için mi anlarsınız, yoksa aslan etçil bir hayvan olduğu için mi, yoksa sadece var sayımdan ibaret midir bu? daha da açık konuşalım, evrim, "böyle olduğu için böyle oldu" şeklinde ilerler, bunda hepimiz hem fikiriz dceğil mi? "böyle olduğu için bu olacak" formatında önermeler tam olarak kestirilebilir mi, yada doğru mudur? sonuç olarak, insanlar devletleri kurdu, ha belki daha öncesinde bir kısım olarak komün halinde yaşamış olabilirler, ama her zaman aralarından bir lider seçmediler mi?-burada seçim demokratik olacak diye bir kaide yok sevgili modern zaman insanları, köleci topluluklardan da önce insanlar "güçlü"* lider seçme eğilimindeydiler, şimdiyse stratejik düşünebilme yeteneği ön planda, neyse ayrı bir konu bu-
bağlayalım,
anlamayanlar için şunu diyim: düşünün ki, "aslanlar için hayatta kalmanın yegane yöntemi, bir kıtada yaşayan aslanların komünler kurarak birbirlerine yardımcı olmalarıdır" diye bir önermemiz olsun, buna "...bu onların hayatta kalma şanslarını artırır" diye de bir ekleme yapalım, önermemiz doğru gibi gözüküyor, en azından doğruluğu tartışılır(kabul, doğal dengeyi bozacaktır, ama dikkat çekmek istediğim taraf da o zaten)... lakin onun yerine "bu onların doğasında vardır" diye bir ekleme yapalım, komik oldu biraz, öyle değil mi?
hah! şimdi insanlara gelelim.
bu primatlar kendilerine paso lider seçmiş, birlikte yaşam alanlarını önce kabileler sonra medeniyetler olarak kurmuşlar. tıpkı aslanlar gibi bunlar da kendi kabilelerinin en iyiyi alması için tarih boyunca diğer kabilelerle savaşmışlar. sonra diğer medeniyetlerle, sonra diğer devletlerle vs...
şimdi bu bipedal primatların doğasında komünizm var mıymış? e büyük skalalarda olmuş da biz mi karşılaşmamışız? küçük çapta olsa bile, neden liderleri varmış başlarında? hani nerde insan doğası? bu biraz "inanmamak ama bir güç hissetmek" olayına benzemiyor mu?
sonuç olarak:
komünizm, kimine göre iyidir, kimine göre(ki büyük bir çoğunluğu ne olduğundan habersizdir kalıbımı basarım ki) kötü. iyi bir sistem de olabilir, velhasıl lütfen şu "insan doğasında vardır hulen! hatta en uygunudur!" geyiğini bırakalım.
sadece "harun yahya zırvalarına karşı çıkacam!" diye "ben evrime inanıom ateistim feciyim ufff!!" diyen lakin türlerin kökeni'ni bile okumamış, evrim teorisi hakkında hayatında tek bir bilimsel makale bile okumadan insan doğasından bahseden solcu-marjinal görünmeye çalışan yeniyetmelerden olmayalım.
Komünizm:Komensalizm gelir anlamı.Komünizm Karl Max ve Friedrich Engels kurduğu bir devlet yönetimi .Sınıfların olmaması dolayısıyla eşitliğin olduğu bi düzen..Vatanın olmaması dolayısıyla ırkçılığın ortadan kalkması isteyen bi düzen.
Okula Yaşasın komünizm diye götürdüğüm ve hocanın beni müdüre götürdüğü,müdüründe defol git rusyaya dediği benimde sizde gidin mekkenize.Sonra başmüdür yardımcısının komünizmden döneceksin yoksa seni okuldan atarız dediği içimden demediğim ve dışardan komünist değilim dediğim ve bunun için emepe gittiğim ve orada yoldaşlarla tanıştığım,bu düzenin yıkılması için elimden geldiği kadar yapacağımı devlet yönetimi
diğer ideolojiler gibi, daha önceki uygulanışlarına bakılıp, kötüdür, uygulayamadılar denmemesi gereken ideoloji. bu bir düşünce sistemidir. eleştirmeniz gereken düşünce sistemi değil, bu düşünce sistemini uygulayan -ya da uygulayamayan- kurumlardır.
hegel in olumunden 6 ay sonra berlin universitesine gelmis olan karl marx ın genc hegelyanlarla yakınlıgının baslaması ve hegelin dusuncelerini donusturmesi sonucu ortaya cıkardıgı kavram.
marx a gore
komunizm... insan ile doga ve insan ile insan arasındaki uzlasmaz celiskinin gercek cozulumudur; varlık ve oz arasındaki , nesnellestirme ile ozunu onaylama, ozgur ozgurluk ile gereklilik, birey ve turler arasındaki catısmanın gercek cozulumudur. cozulen ve kendisini cozum olarak goren tarihin elegidir.
atatürk e göre; komünizm bir beladır ve görüldüğü yerde ezilmelidir.
''1926 yılında gazetecilere verdiği bir demeçte söylediği "komünizm, Türk Dünyası'nın en büyük tehlikesidir. Her gördüğü yerde ezilmelidir" şeklindeki sözleri, Atatürk'ün bu duyarlılığının bir ifadesidir.'' (Faruk Şükrü Yersel, Eskişehir Gazetesi, 1926)
''Büyük Önder, 1935 yılındaki bir konuşmasında ise şöyle demiştir: "Türkiye hiç bir zaman komünist olmayacaktır. Çünkü Türk hükümetinin ilk amacı halka özgürlük ve mutluluk vermek, askerlerimize olduğu kadar sivil halka da iyi bakmaktır."'' (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, cilt 3, S. 99)
bir üçgen şeklinde dünya, en üstte sömürülenler, en altta sömürenler var. ve üstteki sömürenler, doymadıkça insanların alın terlerini çalmaya, gittikçe azalacak yüksekliği üçgenin. ve bir gün, sömürenler çoğalıp, sömürenler iyice azaldığında, sömürülenler sömürüldüklerini anladığında, işte o gün komunizm geri gelecek.
