kapitalizm hayvanlıktır. komünizm ise soysuzluk ve devlet olmadan sığır gibi yaşama isteğidir. en mantıklısı ve insaları mutlu edecek sistem ise milli benliğe ve azme dayanan devletçi halkçı sistemdir yani nasyonal sosyalizmdir.
ekonomi alanında bütün komünist düşünürler haklıdır. amerika'da bir okula yapilan en iyi ,ekonomi düşünürleri anketinde komünist ekonimist düşünürler çok yazıldı diye okulda komünizim söz konusu mazeretiyle polisler gelmiştir. neden max gibi düşünürleri yazdıklarını sorduklarında komünizimin her zaman haklı şeyler söylediğini savumuşlardır. uzun lafın kısası aslında kapitalizmin en çok korkutuğu komünizimdir.
komünizm bir ütopyadır, denenmek istenmiş ancak başarılı olunamamıştır. kapitalizm ise dünya'yı etkisi altına alan, yeni yeni çökmeye başlamış, en büyük ekonomik sistemdir.
komünizm'in merkezinde insan vardır. insan, diğer herhangi bir insanla eşit düzeydedir, gerek ekonomik, gerek sosyal sınıf bakımından olsun. özel mülkiyet yoktur, haksızlık yoktur, ancak bazı noktalarda insan doğasıyla çelişir. komünizm öyle bir ütopyadır ki, her iş grubundaki her insanın, aynı çizgide bir ekonomik düzeni olmasını ister. örneğin, kas gücünü kullanan ile beyin gücünü kullanan arasında bir fark olmadığını düşünün. insan doğasıyla çelişmesi de bu noktada ortaya çıkıyor. kim ne yaparsa yapsın, hangi sistemi getirirse getirsin, o sisteme dahil olan bir insan, daha fazlasını isteme özgürlüğüne sahiptir ve isteyecektir de. diğerlerinden daha fazla çalışan herhangi bir işçinin, emeğinin karşılığı diğerleriyle aynı olmamalı, daha faydalı birinin de aynı şekilde. yöneten kadro her zaman olacaktır, çünkü bu bir ego tatminidir, ve insanların bundan vazgeçmesi beklenemez. bir grup insan bunu başarsa dahi, başarısız olanlar daha fazlasını istemeye ve gücü kontrol etmeye devam edeceklerdir. bu aynı şuna benzer; çok istediğiniz bir eşyaya, ya da bir kişiye kavuştuğunuz zaman, o eşya ya da kişinin özelliğinin kaybolduğunu görürsünüz. canınız eskisi kadar istemez, sıradanlaşır. aynı bu örnekte olduğu gibi, komünizm'de de insanlar istemeye devam edecek, ve her zaman gözünü en tepeye dikmiş birileri çıkacak. bir diğer nokta da devlet faktörü. ''en iyi devlet, en az yönetendir'' lafından başlangıç yaparsam, komünizm'de olması gereken devlet sisteminin direk çökeceğini, ya da çökme ihtimalinin yüksek olduğunu görüyoruz. çünkü, daha fazlasını istemek için başkaldıran, her zaman diğerlerinden daha fazla çalışan ve kazancının çok daha yüksek olmasını isteyen birisi, devlet tarafından hoş karşılanmayacak. her insanın aynı ekonomik düzeyde olduğunu söylüyoruz, ve kimse bu düzeyin bir adım önüne dahi geçmemeli. devlet bu noktada bu insanları bastırmaya çalışacak ve kaçınılmaz son olarak, bu faşizm olarak algılanacak, ve öyle de aslında. devletin insanlara herhangi üst düzey, baskıcı bir müdahalesi, komünizm'in aslında orada hiç olmadığına ve olmayacağına kanıt olarak sunulacak. ne yapalım, biz insanız, kendimizi en çok düşündüğümüz sistem bile, sosyallik olgusu yüzünden yerle bir olabiliyor.
"ben senden daha zeki, çalışkanım neden eşit olalım ki? neden senin yaşadığın gibi yaşayayım neden daha yükseklere yükselmek istemeyip yerimde sayayım ki? götümden ter atarak yaptığım şeyleri neden senle paylaşayım amk? gördüğünüz gibi tamamen insan doğasına aykırı bi durum bu, hadi insanın doğasını geçtim benim doğama uygun değil arkadaş. ne o öyle demir yumrukla yönetilmeler falan. avm'de alışveriş yapmayı seviyorum, sonra en üst kata çıkıp mcdonalds'tan bi menü alıp coca cola'mı yanında hüpletmeyi de seviyorum. "
komünistler(????) şöyle antaktika'da ya da taklamatan çölünde falan bi yer tahsis etsek size, orda kendi kendinizi yönetseniz istediğiniz şekilde gülüp eğlenseniz, bize de karışmasanız. o zaman çok iyi anlaşırız he?
kısacası, komünizm gibi boş hayaller peşinde koşmaktansa sosyal devlet olma yolunda ne gibi adımlar atılmalı ve benzeri tartışmalar daha faydalı olur gençler, bizim ve gelecek adına...
ikisi de dünyanın içine eden halkı sömüren sistemlerdir. aralarındaki fark birinde devlet halkı sömürür gerekirse zulüm eder diğeri devleti ve dolaylı olarak halkı sömürür ancak 3.dünya ülkelerindeki diğer insanlara zulüm edilir. birinde görünmeyen bir sınıfsal toplum yapısı birinde bariz sınıfsal bir toplum vardır.
kapitalizm ama ezilecekleri sosyal devlet düzeni kalkanı ile koruyalım zaten aslında bir nevi liberal sistem çıkıyor ortaya. sosyal devlet her şeyin ilacı kanımca.
Bu versusun kazananı 20. yüzyılın ilk yarısında komünizm ikinci yarısında kapitalizmdir. 21.yüzyılda ise iki ideoloji de çökmüş yerini yeni ideolojiye bırakmıştır. Adını merak ediyorum çocuklarımız bu sisteme ne diyecek?
20. yy'da her ikisi de denenmiş ve başarısız olunmuştur. komünizmin kendi içindeki açmazları ve bir yerden sonra tıkanması, kapitalizmin ise başlangıçtaki amacından çok uzaklaşıp sadece belli bir zümreye hizmet etmesi her iki ideolojinin de geçen yüzyılda çuvallamasına neden olmuştur. modernite ne yazık ki bu iki büyük ideolojinin çökmesiyle iflas etmiş ve bunların toplumlarda yarattığı tahribat ve yozlaşma dünyayı postmodern döneme itmiştir.
Birinde paranın, diğerinde bir totaliter rejimin ve bunu sürdüren diktatörün kölesi olursun. Bolşevik devrimi ile denenen komünizm, işçi devrimini nitelerken, Lenin'in köylülerle bu devrimi yapması aslında başlamadan teklemeleri beraberinde getirmiştir. Lenin çarlığı devirmemiş; çarlığı deviren ve aralarında anlaşmazlığa düşen bir grubu devirip yerine geçmiş ve bunu komünizmin öngördüğü gibi işçi ile değil, köylüler ile yapmıştır. Zira O dönem işçi sayısı yok edecek azdır. Gelgelelim Lenin'de kendisinden sonra gelen stalin'de komün yaşamı halka benimsetmek adına kitleleri ölüme sürüklemiş, sayısı 5 milyonu bulan kendi insanlarını, bilakis devrime emektar köylüleri açlıktan öldürmüştür. Komünizm içinde totaliter, aileye ve bireye kadar varan ideolojik kabullendirme ile diktatöryel yönetimlere ev sahipliği yapmış ve bu sayede kan ve gözyaşının temsilcisi olmuşken, kapitalizm bunu liberal ekonomi teorisinde de bazen bahsi geçen görünmez el ile yapmıştır. En az komünizm kadar kan ve gözyaşı barındıran kapitalizm bunu hınç uyandırmadan yapmış, topluma yavaş yavaş empoze etmiş, kanına karışmasını beklemiştir. Bu yüzden ilk önce komünizmin galip geldiğinin sanılması bundandır. Kapitalizm, komünizm gibi kafana vurarak kendisini kabul ettirmez, seni kendisine mecbur bırakır ve sen bu mecburiyetten pişmanlık duymaz, aksine yanlış bir şey yaptığını düşünemezsin. Gelgelelim ikisi de bir şeytandır ve medyanın gelişmesi kapitalizmin ekmeğine yağ sürmüş, bunun yanı sıra komünizmin akıttığı kan onu beslemiş ve bu beslenen kapitalizm zamanla komünizmi, ardından tüm dünyayı yemiştir.