Aynaya baktım geldim şimdi bir koşu, birkaç arkadaşımı aradım, mesaj çektim, gelen yanıtlara baktım. konuşuyorlar lan bunlar bir de utanmadan, yemek yiyorlar bir de düşünüyorlar, kafa yoruyorlar , tartışıyorlar aman da efendim, eğitim sağlık ücretsiz olmalıymış, yok efendim işçi sınıfı üretenmiş herkes eşitmiş , aman da efendim işte amerikan emperyalizmine hayırmış, mış da mış. adam mısınız lan siz , ne işiniz varmış üretenle tüketenle, bozun. kırın yağmalayın, anlayamadığınıza bok atın, uzun siyah paltolar giyip adam kıstırın, satırla doğrayın, kadınları kapatın, üç tane kadın alın. bu ülkede komunist olduğunda alabileceğin en güzel yanıt kocaman bir şamardır, gazdır, coptur, tazyikli sudur. bak hala orda oynuyor , ayseeelllll gel kız buraya yolucam saçını başını.
çok basit bir deyiş vardır dilimizde: "kişi karşısındakini kendisi gibi bilirmiş." tam bu noktada antikomünist histeriyle içleri yananların uydurdukları bir kavram. ilk defa yapacağım böyle bir şeyi ama azıcık daha okumaya çağırıyorum komünizm hakkında. zira saçmalama düzeyini geçerek rezil, kokuşmuş ve aşağılık bir düşünce biçiminin parçası haline gelmemek işten bile.
sınıf nedir, ne değildir? sınıfın maddi temelleri gene nelerdir, bu temeller nelerden kaynaklanır? işin ciddiyetine varınca gerçekleri görebiliyoruz bu şekilde. önce şu soruların cevabına verelim, zaman özlü söz zamanı değildir.
başa dönelim sınıf nedir demiştik, evet sınıf nedir? sınıf, üretim ilişkilerinden doğan, üretim araçlarındaki söz sahipliğindeki konulamlanışıdır. yani sınıfın maddi temeli, üretim ilişkilerindeki pozisyondur. haliyle cin fikirli bir önerme yaparken kullanılan dilin doğru olmasına dikkat etmekte fayda var. başlı başına bir bireyi nitelendiren adam kelimesinin sını olarak var olması için üretim araçları üzerinde söz sahipliği olması gerekiyor ya da ondan doğan bir paylaşım eşitsizliği yaratması gerekiyor. biz böyle bir şey daha önce ne duyduk ne işittik. tabi sis bulutlarının arkasından gelip üretim ilişkilerine karışanlar bir ruhban sınıfı yaratmışlardır. biz ruhban sınıfları yaratma işlerini onlara bırakıyoruz.
tarihin belli bir kesitini oluşturan sosyalist deneyim bizlere şunu öğretiyor; sınıflı toplumların kalkması için kapitalizmin toptan kalkması gerekiyor. haliyle insanlık tarihinin başlangıcıdan günümüze tek sınıfsız toplum deneyimi ilkel dönemlere ait oluyor. tabi o günler geride kaldı, insanlığın üretici güçleri ve doğa üzerindeki hakimiyeti arttı. artık bize yeni toplum modelleri gerekiyor. haliyle henüz yaşanmamış bir amaçtan ama son derece somut bir amaçtan söz ederken dikkatli olmak gerekiyor, zoraki çelişkiler yaratmamak gerekiyor.
çelişki her yerdedir ama zoraki çelişki yaratmak kimsenin işi olamaz. zaten böyle bir durumun gerçekliği de yoktur. tabi zoraki ruhban sınıfları yaratanlar bunu başarabilirler mi? bilmiyorum böyle bir olasılık olduğu gerçek. ama sınıfın tanımını yapmadan ortaya atılan iddia ancak gülünç olabiliyor.
muhteşem komünarların muazzam mücadelesine, program ve hedeflerine atıfla temellendirilmiş, inşa edilmiş sosyolojik siyasal biçim.
marks ve engels özellikle paris komünü tecrübesinden kalkarak, geleceğin düzenini devlet sorunsalına bağlamış, devleti ele geçirmekten öte yıkmayı, parçalamayı öngörmenin zaruretine dikkat çekmiştir. Ele geçirilen aygıtın tarihen yok oluşuna dek geçecek süreyi proletarya diktatörlüğü olarak tarif etmişlerdir.
Gotha ve Erfurt eserinde teorik açılımını bulan bu anlayış, lenin'in devlet adlı eserinde, pratik argumanların da katkısıyla taçlandırılmış, gelecek toplum, toplum gibi olmayacak olan bu toplum komünizm olarak insanlık hafızasına nakş edilmiştir.
komünizmde adam, hemde adam gibi adam vardır, ne yazık ki sınıf yoktur. geçiş süreci diye adlandırılabilecek proletarya diktatörlüğü, ele geçen aygıtı baskılar, yeni ilişkilerde, yeni nesillerde asimile eder, sindirir. her türden üretim araç ve güçlerin komünarlarca mülkiyet vasfından koparılması manasına gelecek bu süreç, dünya kalkışmasıyla bitecektir.
ancak savaş ekonomisi, ağır iç savaş koşulları, yeni ekonomik düzeni mecburlaştırmıştır (nep). stalin ve şürekası tamda bu noktada tek ülkede komünizm sağ düşüncesini egemenleştirerek büyük bir deneyin başarısızlık yollarını döşemiştir.
elbette sadece bu değildir birçok hayati önemde marksçı analizler, kautsky'nin katkıları göz ardı edilmiştir.
ama komünarlar, ada'lılar hala yaşıyor ve dünya hızla büyük tekel olurken, kendini yok edecek koşulları hem yaratıyor ve hızlandırıyor.