siyasi yönüne hayranlık olduğunu pek zannetmesem de, edebiyatçı yönüne duyulan bir hayranlık olabilir pekala. gayet de normaldir eğer varsa.
ek: edebi yöne hayranlık, eserlerde verilen toplumsal, felsefi, siyasi vs. mesajlar ile kendi dünya görüşü arasında bağlantı kurmakla sınırlı değildir. böyle bir hayranlığa edebi hayranlık demek ne kadar doğru tartışılır.
edebi hayranlık, kişinin eserde kendisinden birşey bulmasıdır denebilir ama gerçek bir sanat eseri sözkonusu ise bu bulunan şeyler siyasetten çok, insani yöne, duygulara, düşüncelere vs. yönelik şeylerdir.
necip fazıl tarzı şairler hakkında konuşmak gerekirse, edebi hayranlık, esasen edebi zevke dayanır ki bu da dili kullanmadaki ahenk ve ustalık üzerinden kendisini gösteren ve keyif almak için belli bir eğitim seviyesi gerektiren entelektüel bir zevktir.*
sahip olduklarını iddia ettikleri dünya görüşü olan komünizmin gerektirdiği minimum entelektüel seviyenin bile değişik sanatları anlamayı ve bu sanatlardan keyif alabilmeyi doğallaştırmasından dolayı, komünistlerin türk edebiyatının önde gelen bir şairi olan necip fazıl'ı okumaktan keyif alması ve hayranlık duyması doğaldır.
okumadan, düşünmeden, sorgulamadan, aileden-mahalleden-kurtlar vadisinden etkilenip siyaset gazına gelmiş olan "şablon siyaset" mağdurları içinse ayrı siyasi fikirler ve gruplar arası etkileşim, edebi bile olsa "tu kaka"dır.
türkiyede ideoloji bir fanatizm olarak algılandığı için insanlar ondan olmayan ne kadar değerli ve güzel olsada nefret etmeleri gerektiğine inanırlar.ya okurda seversem ideolojime halel gelirse diye uzak dururlar.
Nazım ve Necip Fazıl her ne kadar birbirlerinin zıttı ideolojilere sahip olsada pek kez birbirlerine olan saygılarını ve övgülerini belirtmiş gerçek sanatçılardır.
şiir olayını içselleştirmiş komünistlerdir, haklıdırlar. nitekim hakkıyla necip fazıl'ı okuduktan sonra sevmemek mümkün değildir. en azından saygı duymamak...*