ay sahte bir gezegen aslında bir istasyondur. ay'da , dünya matrixine hapis olan insanların ölümle kaçmasını engellemek için reptilian gözcüler bulunur. archonlar yarı tanrı yöneticilerdir ve semavi dinleri insanlığa onlar indirmiştir. her tapınmada ve kurbanda astral olarak güçlenirler ve insanlar üzerindeki hükümleri daha da artar. barkod şeytanın işaretidir çünkü o olmadan kimse alış veriş yapamaz ve barkoddaki ilk üç kalın çizgi 666 sayısını simgeler ibranicede. deccal tek gözlüdür ve illüminatinin artık dillere sakız olmuş sembolünü söylemeye gerek bile yok. cern aslında boynuzlu tanrı cernunnos'tan gelir ve cern'deki deneyler aslında şeytani diyarlara portal açma amacıyla yapılmaktadır. böylece dünyanın yok oluşu hızlanacak ve gölgeler içindeki elitler tanrıyı kıyamete zorlamış olacaklardır. amerika avustralya ve fransa en çok çocuk kurbanların verildiği ülkelerdir. bu çocuklar pedofililer tarafından şeytana adanma niyetiyle tecavüz edilerek öldürülür bunların bir örneği madelein mccaindir. bunlara gönderme yapılan bir tv serisi de true detective 1. sezondur. bir başka iddiaya göre elitler okültizmde öyle ilerlemiştir ki öldükten sonraki reenkarnasyonlarını dahi astral yardımcı rehber varlıklar aracılığı ile planlamıştır. elitlerin planı tam otomatik yapay zeka kontrollü özel mülkiyetin ortadan kalktığı mutlak komünizmdir. komünizmin simgesi olan orak çekiç, astrolojideki satürnün simgesine benzer. saturn=satan=şeytandır ve satürnün kuzey kutbunda 6 köşeli hegzagon vardır. dünya hakiki uzaylı parazitlerin istilası altındadır ve üst mevkilerdeki asker ve siyasetçilerin zihinleri dünya dışı bir zihin tarafından etkilenerek faşizme yönlendirilmektedir. o yüzden tüm büyük siyasi ve askerler yozlaşmıştır ve faşistleşmiştir. bu reptilian hastalığıdır ve travmatik olarak genetik nesiller boyunca devam etmektedir. her yeni doğan bebek aslında vücut etine sıkışmış meleksi bir bilinçtir. doğum bir felakettir bu yüzden isa "gün gelecek doğurmamış kadınlara ne mutlu denilecek" demiştir. bu sözün söyleneceği zaman şu andaki kali yuga yani kıyamet çağıdır. bozulmanın en büyük doruğa çıktığı büyük sarsıntılardır. bir başka türk spiritüalisti bedri ruhselmana göre 2050 ye kadar dünya kıtlıklar felaketler ve afetlerle yaşanmaz hale gelecektir. ona göre tekamül gereği bu gelişmeler planlı yapılacak olsa da ruhselmanın aşırı semavi konjenktürel statükocu bakış açısını şahsen sevmem ve katı dar bir çerçevenin ürünü olarak görürüm. ata nirunu okumak biraz daha ufuk açıcı olacaktır.
Küresel boyuttakileri bilemem ama kendi küçük çevremde yaşananlarla ilgili kafamda kurduğum senaryoların başrolü bensem o senaryo olabilecek en kötü sonla biter ve ben en basit şeyleri yaparken bile çabalamak zorunda kalırım.
Hani abi mRNA aşısı sayesinde 2023 ile birlikte insanlar patır patır dökülecekti ? Ne oldu tutmadı, öldürücülük oranı yüksek bi sistemsel virüsü laboratuvarda ürettiler ve insanlığı yok etmek için saldılar yalanı tutmadı mı ?
elbette dillendirilip tartışılabilir. arada nadiren de olsa doğru çıkanları olabiliyor. lakin devletin en yetkili makamlarında olanlar tarafından kesin gerçekmiş gibi dillendirilince sakil kaçıyorlar.
Özellikle depremle ilgili olanları, Hedef şaşırtma amaçlı ve bazı kitlelerin gözünün açılmasına mani olmak için türetildiğinden hiç şüphem yok.
Yaşadığımız coğrafyanın üst düzey bir deprem bölgesi olduğunu bilmemize rağmen toplum ve yöneticiler olarak hiç oralı olmadık. Deprem bu ülkenin en büyük beka sorunudur diyenlere kulak asmadık. Başımıza böyle bir felaket gelmeseydi bu vurdumduymazlık daha nice yıllar devam edecekti. Asıl Üzücü olan ise balık hafızalı bir millet olarak bundan da ders çıkarmayacağımız gerçeğidir.
Haarp falan diyenlere de, bu coğrafya da binlerce yıldır büyük depremler olmakta. Onları da mı.. haarp yaptı veya tetikledi acaba diye sormak istiyorum.
Sonuç itibariyle, asıl odaklanılması gereken nokta. depremin ne şekilde kimler tarafından oluşturulduğu değil, depremin yıkıcı etkisini önleyecek sistemin bir an önce hayata geçirilmesi gerekliliğidir diye düşünüyorum..
okuması ve gerçek olma ihtimallerini düşünmek bazen zevk verici. özellikle sonbahar kış aylarında kasvetli bir havada sıcacık bir kalorifer peteğinin dibinde karanlıkta okumak çok zevkli geliyor.