içinde yaşanılan toplumun, bireye uyguladığı, sosyo-ekonomik, kültürel ve psikolojik baskıların sonucunda, bireyin ruhani bedeninde oluşan, bir çeşit defans mekanizması olan, karmaşıklık hali.
Örnek vermek gerekirse; fiziksel olarak kendine güveni bulunmayan ve kendisiyle barışık olmayan insanların, şaka maksadı ile de olsa, kendilerine yöneltilen bir dalga geçme kelimesi ile sinirlenmeleri veya içlenmeleri.
(bkz: 'eve kapanmak')
(bkz: 'nefesin kesilmesi')
(bkz: 'anksiyete')
Her şeyin (özellikle de her şeyinin) hep mükemmel olmasını isteyen bir insan kendinde değiştiremedigi kusurlar gördükçe kriz geçirir. Bazen Aynanın önünden saatlerce çekilmez, bazen de bakamaz, sinirleri bozulur. *
insanlar hep "derdini sikeyım" modundadır bunlarla, oysa ki ciddi sorun. Ve genelde başka bir psikolojik rahatsızlıga, ya da üzücü bir hadiseye bağlı.
Evet engelli olanlar da var. Ama fayda etmiyor onlara bunu bilmek çünkü engelliler var ama kendindeki kusurlara sahip olmayan binlerce hatta milyonlarca insan da var.
kimi zaman sozlukte acilan basliklarla kendini gosteren, insan kişiliğinin gelişim evresinde var olan ya da oluşan herhangi bir eksiklikten dolayı sonradan ortaya çıkan bir tür davranış bozukluğu.
(bkz: fenerbahceli olmamakla gurur duymak)
Herşeyden önce insanın dengesizleşmesini sağlayan olgu kompleks. Büyüdükçe kişiliğinizle birlikte gelişmeye başlayıp belirli bir dengeye sahip olsa da (ki ironi budur) dengesizliğin kendisi aslında.
Bazen karşıdakine çok iyi, duyarlı, mantıklı davranıp, sevip, sevilip, bazen de kendinden geçerek karşıdakinin inandığı-değer verdiği-hoşlandığı herşeye saldırmayı sağlıyor sanırım.
Ve farkettirmeden... Yumuşak ama iyi seçilmiş sözcüklerle. Kişinin bilinen zayıf noktasına atılan ard arda tekmelerle.
Çok sevdiğiniz insanın üzülmesini, kırılmasını görmeye çalışıyorsunuz. Çünkü doğru sizinki. Lider sizsiniz. Karşınızdakine istediğinizde zarar verecek güce sahipsiniz. Bunun bir şekilde kanıtlanması, tatmin edilmesi gerekiyor gözünüzde. isterseniz kırarsınız, kırmadığınız zamanlarda bunu kanıtlama ihtiyacı duymuyorsunuz sadece.
Bu nedenle sürekli daha ileri gitmeye başlıyorsunuz. Kişiliğinizden alakasız bir şekilde, kompleksiniz de büyümeye, bir takım değerler ve kriterler edinmeye başlıyor. Sonrasında gelen üzüntü ve pişmanlık, ancak geldiği zaman gözden geçiriliyor. Ona daha var.. Yatağınıza yatana kadar, karanlıkta kendinizle başbaşa kalana kadar, kişiliğiniz ve iyiliğiniz kompleksinizi bastırana kadar bunu düşünmeyeceksiniz.
Beslenmelisiniz çünkü. Kan emmelisiniz. Öldürmeli, üzmeli, kırmalı, ağlatmalı, iç titretmelisiniz.
Büyüyor, büyüyor, büyüyor, sahip oluyor size.
Bir ruh hastalığı, bir virüs. Büyümenizi engelleyen, küçülmenizi hızlandıran.
Kendiniz değilsiniz artık.. "Siz"e dönüşmüşsünüz.
Sen... ve kompleksin. iki ayrı kişi gibi.
Bir olma yolunda. Umutlu. Umutsuz. iradeli. iradesiz.
bir insan zayıfsa , ya da en azından kilolu değilse ve herkes ona iyisin diyorsa fakat o yine de diyete girip , spor yapıp aç kalıp kilo vermeye çalışıyorsa bu kompleksdir. sürekli aynaya bakılır , fiziki özellikler hiç beğenilmez.
bu durumda hepimiz ucundan kıyısından bu kümede savaşım veriyoruz, hayırlı olsun.
paraşizoidliği bir kenara atarsak, takıntısı olmayan kimsenin var olması eşyanın doğasına aykırıdır. takıntı denilen şey, insanın bilgilerinin aktığı ama bir türlü, olağan görüp, ertesine geçemediği su bentleri gibidir. işbu bente takılan bir laf, bir tavır kompleks yığınağın oluşturur ve orada debelenir. takılan olayın takıntısı ile bir adım atılamaz. vakıa ki beşer bir erdem kişisidir, o zaman kürekle, kazmayla yıkar takılmış ne varsa. şimdilik...ve sadece bu olay için.
su gibi akmak, beraber çağıldamak beşerin çooook ötesine düşer. yine de bu alemde pürüzsüz bir akış olmasa da arada sırada ufak bir bent yapsa da düzgün akan insanlar gördüm ya da gördüğümü sandım, komplekssiz demedim ama onlara, öyle dersem insan olmaktan çıkacaklardı. ayıp etmiş olurdum.
bunları bilmeme rağmen yine de kazma, kürek aldım bekliyorum. umarım kullanabilirim ve umarım ki başarırım.