çekmeyen bilmez bu duygusallığın ne demek olduğunu. vize nedir final nedir bilmedik biz. gülmedi yüzümüz şu hayatta. işte notların arasında kaybolduğum bir anda ders çalışmam gerekirken kalemimden dökülen kelimeleri aktarıyorum aşağıda. görün nedir bu duygusallık:
kendimi çok yalnız hissediyorum. uçsuz bucaksız bozkırların ortasında bir başıma kalmış gibi bir kulübede. içinde 1 masa, 1 sandalye, yüzlerce sayfa... unutulmuşum, kimse halim sormaz. "hayat çok gri." en az şarap şişesinin içine düşen mantar kadar yanlış yerdeyim. acımasız buhranların içinde tutuşmaya yüz tuttu ellerim. hassaslaştım çok. her lafa alınır oldum artık. yemekte ekmek istediğimde annem bütün ekmeği uzatınca küsüp sofradan kalktım dün. "doymazsan beni de ye" der gibi bakıyordu sanki. çok çaresizim. el verin bana; komite "sebebim olacak"
eşi benzeri olmayan bir duygusallık çeşididir. beynin sol yarım küresi normal fonksiyonlarını gerçekleştirememeye başlar. duyguların öğrenilen bilgiler olduğu size öğretilmiş olmasına karşın o güne kadar öğrendiğiniz tüm duygusal yanıtlar işlevsiz kalır. ne yapacağını bilmez bir halde dımdızlak kalırsınız öyle. kimseyle diyologa girmezsiniz, girerseniz de karşınızdaki kişi size kendi çapında ruhsal tanı koymaya kalkışır. portakal soyarken gözleriniz yaşarır, soğan doğrarken gülmeye başlarsınız. böyle birşeydir işte komite duygusallığı..
uykusuz 38 i kesin geçmiş ama kaç olduğunu bilmediğiniz saatinizde, sabah kahvaltı yapan anneyi izlerken, annenin kaşarın poşetinin ağzını açamayıp yırtarak dışarı çıkarmasına dakikalarca karnını tuta tuta gülmektir.
komiteden bir gün önce zımbayı çakmamla düşen metalcik yüzünden yarım saat gülmeme akabinde abur cubur stoklarını tükettiğini farketmemle bir o kadar da ağlamama sebep olan durumdur. Çaresi günü gününe çalışıp kendine son dakkalar yüklenmemektir. Evet evet bidahaki komite ciddiyim ya bu sefer kesin günü gününe çalışacam.