sene 2012, istanbulda tanıdık bir giyim mağazasından yüklü miktarda alışveriş yaptığımın ertesi günü, aynı mağazanın üzerinde kocaman indirdik yazısı görünce muhabbet başladı;
ben - sami, neyi indirdiniz lan?
sami - (sırıtarak) dün kaldırdığımızı abi.
ben - valla geç kaldınız babacan
sami - (piçsel bir sırıtışla) niye abi?
ben - dün o kaldırdığınıza oturdum bile.
neyse ki, sami gardaşım, yediğim kazığın acısını biraz hafifletmek için bir çift ayakkabı hediye etti.
- usta portakalın kilosu ne kadar?
+ 1 liraya var, 2 liraya var..
- 2 liralık olan neden 2 lira?
+ ee çünkü finike
- peki 1 liralık olan neden 1 lira?
+ ee çünkü finike değil..
camında "her çeşit saate pil takılır" yazan bir saatçiye girilir.
ben: abi şu saate bi pil takıver
saatçi : (saati evirir çevirir) ne bu?
ben: Ferrari abi... almanyadan bi arkadaşın hediyesi.
saatçi: al sen bunu. hadi olum hadi. yazık etme kendine.
ben arkamı dönüp giderken saatçi abi yanındakine: bilerek yapıyo bu piçler. yüzüme ana avrat sövseler bu kadar ağrima gitmez amk.
Antikacıya girdim. Tepsi var bir tane. Hz. isa' nın son yemeği tablosu. Bronz tepsiye baskı vernik. 30 lira etmez.
esnaf muhammed caferin "antika" tepsisinin fiyatını sordum: -150 tl.
"Tepsi alman gümüşü" dedi.
Alman gümüşüne ve esnaf muhammede türk gülüşüyle karşılık verip "antika" dükkânını orada bıraktım.