güzeldir, hoştur.kendisi gibi düşünmesem de açıkfikirlidir, insanların düşüncelerine deger verir saygıyla yaklaşır.kendileriyle görüş alışverişi de ayrı bi güzeldir.
çok boş bir insanla arkadaşlık yaptığınıza işarettir. pkklı ahmet kaya dinleyen birisiyle arkadaşlık yaptığınıza, teröristlere bayılan grup yorum dinleyen birisiyle arkadaşlık yaptığınıza işarettir.
pratikte yaşamış biri olarak şöyle bir mukayese yöntemiyle yola çıkacak olursak,
kapitalist arkadaşlarla aynı evde kalmak şöyle, ya da yaşamın öteki alanlarında...
misal bir eve misafir olarak gidersiniz gittiğiniz arkadaş sağcı evin içindeki hiyerarşi veya paylaşım şöyledir,
ortak hiç bir paylaşım yoktur, herkes kendi odasında kendi hakimiyetini kurar, mutfakta yemek pişiyorsa herkes bağımsız yapıyor bu işi paylaşım olayı sıfırdır. yani diyelim adam markete gitti oldu ya canı çikolata çekti sadece kendisi için alır ve gelir. geçer odasına veyahut salonda kurulur tv. başına yer taşak keyfini yapar. beraberce filim izlemek bile tat vermez bu şahıslara. genelde 3. sınıf muhabbetler döner. konuşulan şeylerin elle tutulur bi tarafı yoktur.
eğer muhafazakar kesimdense, bunlarla bir şey yaşamadım. ama tahminime göre yerde minderler herkes oturmuş kutsal kitabı okuyor veyahut ne bileyim yapılıyordur bir şeyler. iyi şeylerdir diye tahmin ediyorum.
gelelim komüniste. candırlar abi. bunu bilir bunu söylerim. en ağır koyu muhabbetlerede girilir. bilimden siyasetten sanattan, günlük hayattan, mizahtan, müzikten. halkların kardeşliğinden, ezilen sınıftan vb. vb. sofra kesin ortaktır. biri çay almaya kalkıyorsa sadece kendisi için kalkmaz. o marketten çikolata geliyorsa ya herkese gelir ya da hiç kimseye. dayak yemeyi sevmezler ama haksızlık sözkonusuysa mücadeleleri uğruna gerekirse kurşun bile yerler. bu onurlu, bilinçli, donanımlı insan işidir zaten. bu kavramlardan bihaber büyümüş bir adamın bunu anlaması zaten mümkün değildir.
genele vurduğum zaman sadece ülkemizle ilgili değil bütün dünyayı sarıp sarmalayan, daraltan acı çektiren bir gerçek var. o da şudur, paranın, dinin ve milliyetçi söylemlerin esiri olmuş insanlar bu dünyaya sadece acı çektiriyorlar. kişisel egoları, hep benim hep benim olsun mantıklarıyla bir vampir gibi her şeyi sömürüyorlar. acıma duyguları paylaşım duygularıda sıfır olduğu için bir yığın insan açlıktan kırılıyor. tabi bu saydıklarımız bu veletlerin büyük babalarıdır. bunlarda onların çakalları. yani sam amcaları gününü gün eder bu bilinçsiz güruhta onun değirmenine su taşır. tabi bunların biz gibi 3. sınıf ülkelerde temsilcileri çoktur. bu yerli patron ve satıcılar dünyanın asıl büyük katilinin hizmetindedir. e sırdan bilinçsiz ağzı açlıktan kokan fakat her ne hikmetse komünizm düşmanı bu saftirikler iş yaptığını sanırlar. ondan sonra kalkar ben vatanperverim der. yani şunun farkında değildir yerli para babaları tarafından vatanın her karış toprağı kapitalizm vantuzuna hızla kaptırılmaktadır. sonra ülkede bir iç savaş kopar birileri mütemadiyen bize silah satar, beriki tarafta başka bir sermaye alanı. e tam bu noktada kalkıh yaşasın halkların kardeşliği dersen ne olur; şu olur: kenan evrenin osuruğu bir nesil bunu geyik olarak algılar. kafasındaki geyik tanımı budur. kafada yoktur ya! varsa bile bu kadardır.
lisede yıllarında kendisiyle habire tartışıp, yıllar sonra amerikan şirketlerinin birinde kapitalizmin köpeği olduğunu görünce gülümseten bir arkadaşa sahip olmaktır.
arkadaşlıklar güzeldir. dertlerinizi paylaşırsınız, dertlere ortak olursunuz vs. şimdi arkadaşlık tanımı yapmaya gerek yok. ama eğer bir komünist arkadaşınız varsa arkadaşlık tanımımın fazlası olaraktan onunla daha çok eğlenebilirsiniz. sıkıldığınızda taşşak geçebileceğiniz, stres atmak istediğiniz de kafasını gözünü dağıtacağınız bir arkadaşlıktır bu.
bundan bir kaç ay evveldi. istanbulda'da tam olarak hatırlayamadığım bir şeyi protesto ediyorlardı komünist tayfa. hatırlayamamamın sebebide eften püften şeyleri protesto etmeleri zaten. neyse işte komünist arkadaşım bu eylemde her zamanki gibi en önde, elinde kızıl bayrağı ile yoldaşlarına eşlik ediyor, onları yönlendiriyordu. anlattığına göre tek yol devrim, kurtuluş yok tek başına, bu dünya bizim temalı sikimsonik sloganlar ile halka ajitasyon yapıyorlardı. tabi cevval çelik kuvvetimiz bu marjinal ve çoğunluğunun yüzü kapalı olan tayfaya müdahalesi gecikmedi. ellerine sağlık. işte bizim arkadaşta en çok darp edilenler arasındaydı. olan biteni televizyondan izlemiş, arkadaşımın yerde sürünürken çelik kuvvetimizin acımasızca onu linç edercesine vurdukları darbeleri izlerken içimin yağları erimişti. içten içe gülüyor, polisimize teşekkürlerimi yüksek sesle tüm apartmanla paylaşıyordum. işte bu eylemden birkaç gün sonra güzide bir cafede buluştuk arkadaşla. birde olayı onun ağzından dinledim. özgürlük, eşitlik, kürtler-türkler diye saçmalayıp durdu. ateşli bir tartışmaya tutulduk kendisiyle.
ateşli tartışmamızın ardından çok sinirlendiğimi hatırlıyorum. adeta nevrim dönmüş, söylediği provokatif ve yasadışı düşünceler neticesinden tüylerim diken diken olmuştu. ilk başta efendice uyardım akıllı ol sikerim seni de komünizminide diye. biraz daha laf dalaşından sonra ayağa kalkıp üzerine yürüdüm. inanın arkadaşımın o andaki yüz ifadesini görseniz hem acır hem de kahkahayı patlatırdınız. hemen anlamıştı şiddet kullanacağımı. makul bir teklifle kulağıma fısıldadı; eğer beni döveceksen polis kıyafeti giy, ben de yüzümü kızıl bir bandanayla kapatayım dedi. bu teklifin ne demek olduğunu ilk başta anlamayıp yüzüne boş bir surat ifadesiyle baktım. tekrar söze girerek bunun bir fantezi olduğunu, polisi karşısında görünce hem fiziksel hem de mental olarak ağzı burnunun kırılmasına daha hazırlıklı olduğunu söyledi. kendisini kelepçelememi ve tahrik edici sözler ile kendisini dövmemi istedi. bir nevi bu cinsel fantaziydi bu. bu teklifin ahlaksızlığını anladığım gibi yüzünün tam ortasına 90 derecelik bir açıyla osmanlı tokadını bastım ve aynı anda öne bükük üç buçuk salto şeklinde tekmeyi koydum.
ağır ve şiddet dolu müdahalem sonucunda kanlar eşliğinde yerde yatıyordu. son bir güçle gözlerini açıp soru sorarcasına yüzüme bakıyordu. yanında doğru eğilerek kulağına işte devrimci şiddet budur dedim. çakal bir gülümsemeyle sözlerime devam ettim. hemen;
peki söyle bakalım komünizm geldiği vakit çöpleri kim toplayacak, herkes okuyup doktor, mühendis olursa kapımızın önündeki çöpleri kim alacak diye akıl dolu bir soruyla onu bir kez daha göt ettim.
kafe sahibi çıkan gürültüden dolayı hemen yanımızda belirmişti. olayı kısaca kendisine izah ettim. beklediğimden de babacan çıkan işletmeci elimi sıkarak teşekkür etti. bunun gibi komünist vatan hainleri bunu hak ediyor diyerek tebrik etti.
arkadaşımı o günden itibaren bir daha görmedim. ama içimde bir komuniste gerekli dersi vermenin gururu vardı.