bilindik markaların taklit, imitasyonlarından alış veriş yapılırken hoşlanılan kız ile karşılaşmaktır.
bir gün kadıköy'de gezerken nike markasının taklidi bir ayakkabıyı görüp almaya karar verdiğim vakit, başıma gelen bok gibi olaydır.
ulan hava hafiften güneşli hafif esiyor. mevsimlerden ilkbahar. sigaramı yakmış havanın ne güzel olduğunu düşünerek ilerliyorken, yerde dizilmiş ayakkabıları gördüm. ulan ne güzel yapmışlar dedim. taklit olduğunu biliyordum tabi ki. hemen yanaştım fiyat sordum falan her neyse anlaştık fiyatta. ulan çoraplarda eski, ee burası da ayak altı usta şöyle arka tarafına geçiyim dedikten sonra başladı olay.
geçerken sağ ayakkabımı çıkartıyordum tek ayak zıplaya zıplaya geçtim. tam ikisini de çıkarmıştım, ayaklarımda sadece çorap vardı ki, müthiş güzelliği ile aysel'i gördüm. ibnenin evladı tam da benim olduğum yeri gezecek yer diye seçmiş. çoraplarım kirlenmesin diye satıcının koyduğu gazetenin üstünden de ayrılamıyordum. ayaklarım gözükmüyordu karşıdan belki bir umut dedim. gözüküyormuş amına koyayım, kız gördü ayağımda duran bembeyaz havlu çorapları.
ulan muhabbete girsem mi girmesem mi diye düşünürken alaycı bir tavırla;
-aa naber ayakkabı mı alıosun yhaff dedi.
+evetten başka bir şey diyemedim. hadi görüsürüs byeee diyerek, suratında melih gökçek sırıtışı ile uzaklaştı. o esnada duyduğum ses
-kardeş nasıl oldu mu ayağına beğendin mi, kolaylık yaparız idi.
bilindik markaların taklit, imitasyonlarından alış veriş yapılırken hoşlanılan kız ile karşılaşmaktır.
bir gün kadıköy'de gezerken nike markasının taklidi bir ayakkabıyı görüp almaya karar verdiğim vakit, başıma gelen bok gibi olaydır.
ulan hava hafiften güneşli hafif esiyor. mevsimlerden ilkbahar. sigaramı yakmış havanın ne güzel olduğunu düşünerek ilerliyorken, yerde dizilmiş ayakkabıları gördüm. ulan ne güzel yapmışlar dedim. taklit olduğunu biliyordum tabi ki. hemen yanaştım fiyat sordum falan her neyse anlaştık fiyatta. ulan çoraplarda eski, ee burası da ayak altı usta şöyle arka tarafına geçiyim dedikten sonra başladı olay.
geçerken sağ ayakkabımı çıkartıyordum tek ayak zıplaya zıplaya geçtim. tam ikisini de çıkarmıştım, ayaklarımda sadece çorap vardı ki, müthiş güzelliği ile aysel'i gördüm. ibnenin evladı tam da benim olduğum yeri gezecek yer diye seçmiş. çoraplarım kirlenmesin diye satıcının koyduğu gazetenin üstünden de ayrılamıyordum. ayaklarım gözükmüyordu karşıdan belki bir umut dedim. gözüküyormuş amına koyayım, kız gördü ayağımda duran bembeyaz havlu çorapları.
ulan muhabbete girsem mi girmesem mi diye düşünürken alaycı bir tavırla;
-aa naber ayakkabı mı alıosun güzelmis bak yaaa dedi.
+evetten başka bir şey diyemedim. hadi görüsürüs byeee diyerek, suratında melih gökçek sırıtışı ile uzaklaştı. o esnada duyduğum ses
-kardeş nasıl oldu mu ayağına beğendin mi, kolaylık yaparız idi.