Karadeniz türkülerini yorumlayan, aynı zamanda kendi bestelerini de seslendiren Kalabalık orkestra. Güzel de müzik yapıyorlar. Kendilerini şöyle tanıtıyorlar.
--spoiler--
bizde koliva...
dedemin koliva beklemek söylemiyle başlarda neyi kastettiğini anlamamıştım. bu koliva nedir? neyin nesidir? diye sordum bir gün. meğer koliva bizim oralarda mısır anlamına gelirmiş. peki bunu beklemek de neyin nesi? mısır büyüsün de tadına bakalım diye mi bu bekleyiş anlayamadım? meğer bunun da bir cevabı varmış. dedem:
-bak torun! bizler eskiden beri ekinlerimiz ziyan olmasın, domuzlar, kuşlar onlara zarar vermesin diye tarlaların başında ufak bir avcı barınağı yapar bekleriz. bir gün biz buralardan gidersek yerimize bostan korkulukları veya teknolojik aletler koymayun, ara sıra dedemizden kalma bir gelenektir diye gelip buralarda gerçekten de koliva beklemeseniz bile bekliyormuş gibi yapın. bu bile bana yeter dedi. bu sözler karşısında daha ne yapılabilirdi ki.evet...böylesine basit görünen bir kültürün bile kaybolmasını istemeyen kültür bekçisi bir adam vardı karşımda.aslında bizim için anlamsız gelebilecek bir olayın dedem için bu kadar önemli, bu kadar düşündürücü bir şey olması karşısında yapılacak tek bir şey vardı bu kültür, bu değerler kaybedilmesin ziyan olmasın diye kolivayı kurduk bekliyoruz
--spoiler--
vokal: ilhan gülten
geri vokal: Esra Yaman
gitar: kemal gültekin
tulum: güven kutluata-caner parlağı
kemençe:mehmet erkan
yan flüt: volkan gözütok
perküsyon: erdinç sevim
Basgitar: Uygar TÜR
ritim:sinan sevim
neden koliva sorusuna albümlerinde aşağıdaki gibi cevap vermiş grup.
dedemin ''koliva beklemek'' söylemiyle başlarda neyi kastettiğini anlamamıştım. bu koliva nedir? neyin nesidir? diye sordum bir gün. koliva bizim oralarda dört ayak üzerine inşa edilmiş küçük avcı barınağı anlamına gelirmiş. peki bunu beklemek de neyin nesi? dört ayak üzerindeki bu yapı bir yerlere kaçmasın diye miydi bu bekleyiş? anlayamadım... meğer bunun da bir anlamı varmış bulutların ülkesinde. eskiden dedelerimiz o sene içerisinde emek vermiş oldukları ekinler (fındıklar, mısırlar, fasülyeler, lahanalar) ziyan olmasın diye her akşam köyün gençleri olarak nöbet tutmak için kolivada toplanır ve geceden sabaha kadar orada beklerlermiş.
dedem bir gün: ''-bak torun! bizler eskiden beri ekinlerimiz ziyan olmasın, domuzlar, kuşlar, yabani hayvanlar onlara zarar vermesin diye tarlaların başında ufak bir barınak yapar bekleriz. bir gün biz bu diyardan gittiğimizde yerimize bostan korkulukları veya teknolojik aletler koymayın. koliva beklemek dedelerimizden kalma bir gelenektir deyip kısa bir süreliğine dahi olsa bu geleneğin ruhunu yaşayıp sizden sonrakilerin de bunu yaşaması için özen gösterin. unutmayın ve unutturmayın! bu bile kafidir'' dedi.
bu sözler karşısında daha ne söylenebilirdi ki? basit gibi görünen fakat arkasında büyük özverilerin ve hikayelerin yer aldığı bir geleneğin kaybolmasını istemeyen ''kültür bekçisi'' bir adam vardı karşımda. bunu hiç yaşamayan birisi için belki de anlamsız gelebilecek bir geleneğin, dedem için bu kadar önemli olmasının tek bir nedeni vardı; nice yaşanmışlıklar, mücadeleler ve zenginliklerle dolu bu değerli kültür unutulmasın ve yok olmasın.
biz koliva'mızı inşa ettik ve bekliyoruz dede! unutmayacağız ve unutturmayacağız...