benim o insan, takıntım var. her şeyi, tüm ayrıntısına kadar unutabilirim fakat kokusunu duyduysam sıçtım. bu insanda da geçerli başka şeylerde de. sevgili ya da arkadaş da fark etmiyor. sevdiğim kişinin kokusunu aldıysam bitti o iş aga, öldük yani. yok, böyle bir şey olamaz. alsın beni tenine hapsetsin.
ayrıca size gelecek olursak kızlar, öncelikle bir kısmınızdan gerçekten bıktım. neden mi? çünkü ağzınız kokuyor amk. ne pislik şeylersiniz ya! susayım dedim de yok yani, yeter ulan! kız Halimle ben sizden utanıyorum boklular. kaşını bile kurşun kalemle boyamışsın, yüzünü teninden bi ton koyu fondötenle kaplamışsın, ama ağzın be güzelim? tenin? ulan kokuyorsunuz of. yetti be yetti. ya bakın beyler, az siz de burnunuzu açın gözünüzü seveyim ya, yani güzel kızların yanına gidip bi temas edin, bi koklayın amk! ağzının teninin kokusuna bakmadan erkek düşürmeye çalışmaz mı bir de bu pasaklılar.. ay bayılma geldi vallama billama.. bi de geliyolar bana "naber kankaaa" diyolar, ay git bi ağzını bi şey yap, bi güzel kok ya. her boku biliyorsun, sağlık sorunun varsa da git baktır amk çıldırtıyorsunuz iyice. beyler siz de güzel kokun zıçmıyim bacaanıza.
hadi bakalım.
güzel kokan herkesi boynu ve omzu arasında kalan yerden öpüyorum.
Bugün kitapçıda gezerken masal kitaplarının olduğu bölümde buldum kendimi. Yüzde sekseni resimlerle dolu kitabı alıp sayfalarını çevirirken burnuma çok eskilerden bir koku geldi. Şimdiki kitaplarımda olmayan bir koku.Sonra dayadım burnumu sayfaları kokladım. ilkokulda okumamız gelişsin diye öğretmenimiz bize her gün başka bir masal kitabı verirdi. Ben okurken uykum gelince üzerine yatardım. Bu kokuyla uyuklardım.
Yıllar yıllar sonra tekrar aynı kokuyu duymak çok güzeldi.
Daha doğduğumuzda ilk anne kokusunu arar onda huzur buluruz. Onun varlığını hissetmeyince huysuzlanıp ağlarız. Bu kokunun etkisi büyüsem de geçmiyor be sözlük.
Annem her evime geldiğinde kendi odasına da kokusunu getirir. Evin anlamı olur.
Evdir. Yuvadır.
Evden gitse bile bir süre onun kokusu odayı şenlendirir. Giderken bıraktığı Başörüsüne siner kokusu.
Koklarım o gidince.
Her huzursuzlandığımda.
Olmasa bile varlığını hissetmek için.
Sonra sevdiğin gelir hayatına kokusuyla birlikte. Yeni yuvanın huzuru o olur. Parfümü de eşlik eder aslında...
Sonra yeni bir üyeniz gelir o huzura.
Cennetin varlığına inandıran kokusuyla.
Doyamazsın koklamaya.
Eşsizliktir o.
Biraz sendir biraz sevdiğindir.
sinir hücrelerini diğer nöronlardan ayıran önemli bir özelligi ile diger algılarımızdan ayrılan beş duyudan bırıdır... Beynimizdeki yüz milyar nöron hayatımız boyunca yenilenmezken, burnumuzdaki milyonlarca koku alıcı hücre ortalama olarak 45 gün yaşar. Bu sürenin sonunda ölenlerin yerlerini yenileri alır. Yeni koku hücrelerinin inşa edildiği yer de, koku bölgesindeki bazal hücrelerdir. Bazal hücreler adeta koku hücresi fabrikası gibi çalışır; sürekli ve düzenli üretim yaparlar. Bu ve benzeri soruların yanıtları bilim dünyasında büyük bir merak ve araştırma konusudur. Şu anda bilinen, hücreler arasındaki göz kamaştırıcı mekanizmaların varlığı; bilinmeyen ise söz konusu mekanizmaların detaylarıdır. Dikkat edin, yaklaşık olarak her 45 günde bir milyonlarca koku hücreniz tamamen değişir. Ancak siz, gülün kokusunu yine gül olarak, portakalın kokusunu yine portakal olarak algılarsınız.
Koku hücrelerindeki devir teslim sırasında herhangi bir hata olsaydı, birçok kokuyu yanlış algılayabilir veya fark edemeyebilirdiniz. Oluşacak muhtemel bir karışıklığı düzeltmeniz de mümkün olamayacağı için, koku duyunuz sizi sürekli yanıltır ve büyük bir sıkıntı kaynağı olabilirdi. Ancak böyle bir şey asla olmaz. Yeni sinir hücreleri, görevlerini eksiksiz sürdürürler.
inanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir
ayrılık gizlendiğine
belki de, kartvizitinde "onca ayrılığın birinci
dereceden failidir"
denmeseydi eğer.
Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.
Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle
avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.
Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini
tutmak isterse...
Evet Sevgili,
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu, kim
uzanmak isterdi ince parmaklarına,
mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık
etmiş olmasalardı eğer!!