yadsınamaz gerçektir. o sokakta resmen bağırsak pişiren kokoreççiler türkiye'ye belki de en büyük zararı veriyor. geçen gün bir turist kafilesine nişantaşı'nın en zengin mekanlarını gezdirirken karşımıza sokak kokoreççisi çıktı, o leş gibi koku dört bir yanımızı sarmış, turistler burun deliklerini tişörtleriyle kapıyorlardı. o gün turistlere bu durumu anlatmak zorunda kaldım, inanamadılar. zira bunun fakirlikten olduğunu, fakir insanların et yiyemediğinden bağırsak yediklerini söyledim onlara, bir çoğu ağladı, bir çoğu ise bu vahim durum karşısında ne diyeceğini bilemedi. o gün bu konuyu üstün zekamla böyle savuşturdum ama bu gün hala o kokoreççiler dört bir yanda!
isteyenin istediğini yediği bi ülkede yaşamaktayız. yemezsin olur biter. şimdi afedersin bok pişirse adam sokakta kepçe alıp koşacakmısın diye sormak geliyor içimden. şahsen haz etmesemde kokoreçten,varsın kokoreç yapılıyor diye almasınlar memleketimin adamını avrupa birliğine.
o kadar ülkeye kötülüt yapan halayi ihracat yapıp kdv den zengin olanları,yabancı futbolculara milyonlar verip ülke parasını yurt dışına dağıtan kulüpleri, ülkemin toprağı dururken amerikadan mülk satın alarak yatırım yapan burjuvayı bi kenara bırakıp günde 50 lira kazanan gariban kokoreç çi mi ülkeye zarar veriyor. ah ne körsünüz kıyamam.
bir gün avrupalıların da ağız tadı denen olayı keşfedeceğine olan inancımızı körükleyen bir başlık olmuştur. neticede geçenlerde gördüğüm avrupalı bir turist kafilesi, beşiktaş'ta çıldırmış gibi kokoreç yediler, hem de öyle kıytırık balkan turisti falan da değildiler, gayet de avrupalıydılar. her biri iki-üç yarım falan yedi, sinema izler gibi gibi izledik şaşkınlıkla, çekirdek bile çitledik lan sözlük.
kimsenin kimseyi rezil etmediği bir ortamda ortaya atılan içi boş ekmek gibi lakırdıdır. ancak kefaller gelir buna.
çünkü uzakdoğudan ülkemize oradan da auvrupa ve kıta amerikasına doğru ufak bir seyahat gerçekleştirdiğimizde geleneksel yemeklerin uzakdoğu ülkelerinden avrupaya yaklaştıkça tükenmekte olduğunu, avrupadan özellikle amerika birleşik devletlerine geçiş yaptığında ortadan kalktığına şahit olunacaktır. aslında her insan yaşadığı coğrfayanın yemeğini yemektedir. uzakdoğulular o kadar uzun süredir o coğrafya da yaşıyorlar ki atalarından kalan yemek gelenekleri halen devam etmekte, göç eden toplumların ise köklü bir yemek geleneği olmadığı için günümüz koşullarına uygun yemekler üretmekte ve tüketmektedir.
yani işin özü her toplum kendi coğrafi koşullarına uygun yemekleri yemektedir.
kahretsin ya yine cool adam yine cool adam, avrupalı adam tabi bir başka oluyor. hee bu arada birde adama sormazlar mı madem bu ülkedeki lahmacundan, kokoreçten nefret ediyorsun yine avrupada yaşamıyorsun diye. sorarlar elbet.
