cerrahpaşa tıp ve bayazıtta okuyan ögrencilerin çogunlugunu olusturdugu, gece 12 den sonra açsanız ve evde yiyecek bişey yoksa sabaha kadar aç kalacagınız,göt kadar tıkış tıkış bir meydana sahip 3535a35c ve 35d ile ulaşabileceginiz, eski istanbulda * ermenilerin yasadığı beşiktaştan 2 ay önce taşındığım * istanbul semti.
koca mustâpaşa! ücrâ ve fakîr istanbul!
tâ fetihten beri mü'min, mütevekkil, yoksul,
hüznü bir zevk edinenler yaşıyorlar burada.
kaldım onlarla bütün gün bu güzel rü'yâda.
öyle sinmiş bu vatan semtine milliyetimiz
ki biziz hem görülen, hem duyulan, yalnız biz.
mânevî çerçeve beş yüz senedir hep berrak;
yaşıyanlar değil allâh'a gidenlerden uzak.
bir bahar yağmuru yağmış da açılmış havayı
hisseden kimse hakîkat sanıyor hulyâyı.
âhiret öyle yakın seyredilen manzarada,
o kadar komşu ki dünyâya dıvar yok arada,
geçer insan bir adım atsa birinden birine,
kavuşur karşıda kaybettiği bir sevdiğine.
serviliklerde sükûn, yolda sükûn, evde sükûn.
bu taraf sanki bu halkıyle ezelden meskûn.
bir afîf âile sessizliği var evlerde;
örtüyor fakrı asâletle çekilmiş perde.
kaldırımsız, daracık, iğri sokak, doğru sokak..
her geçildikçe basılmış ve düzelmiş toprak.
kuru ekmekle, bayat peyniri lezzetle yiyen,
çeşmeden her su içerken: "şükür allâh'a" diyen
yaşıyor sâde maîşetlerin en sâfında;
rûh esen kuytu mezarlıkların etrâfında.
bu vatandaş biraz ahşapla, biraz kerpiçten
yapabilmiş bu güzellikleri birkaç hiçten.
türk'ün âsûde mizâciyle bizans'ın kederi
karışıp mağfiret iklîmi edinmiş bu yeri.
şu fetih vak'ası, yârab! ne büyük mu'cizedir!
her tecellîsini nakletmek uzundur bir bir;
bir tecellîsi fakat, rûhu saatlerce sarar:
koca mustâpaşa var, câmii var, semti var.
elli yıl geçtiği günlerde büyük mu'cizeden,
hak'dan ilhâm ile bir gün o güzel semte giden,
rum vezîr, eski manastırda ederken secde,
kalbi çok dolduran îmân ile gelmiş vecde,
onu, tek tanrısının mâbedi etmiş de hayâl,
vakfedip her neye mâlikse, bütün mâl ü menâl,
bir fetih câmii yapmak dilemiş islâma.
sebep olmuş bu eser yâd edilir bir nâma.
dört asırdır inerek câmie nûr üstüne nûr
yerde bulmuş yaşıyanlar da, ölenler de huzûr.
ona hâlâ gidilirken geçilir bir yoldan,
göze çarpar ölüm âyetleri sağdan soldan,
sarmaşıklar, yazılar, taşlar, ağaçlar karışık;
hâfız osman gibi hattatla gömülmüş bir ışık
bu mezarlıkta siyah toprağı aydınlatıyor;
belli, kabrinde, o, bir nûra sarılmış yatıyor.
gece, şi'riyle sararken koca mustâpaşa'yı
seyredenler görür allâha yakın dünyâyı.
yolda tek tük görünenler çekilir evlerine;
gece sessizliği semtin yayılır her yerine.
bir ziyâretçi derin zevk alarak manzaradan,
unutur semtine yollanmayı artık buradan.
gizli bir his bana, hâtif gibi, ihtâr ediyor;
çok yavaş, yalnız içimden duyulan sesle, diyor:
"gitme! kal! sen bu taraf halkına dost insansın;
onların meşrebi, iklîmi ve ırkındansın.
gece, her yerdeki efsunlu sükûnundan iyi,
avutur gamlıyı, teskîn eder endîşeliyi;
ne ledünnî gecedir! tâ ağaran vakte kadar,
bir mücevher gibi sünbül sinan'ın rûhu yanar.
ne saâdet! bu taraflarda, her ülfetten uzak,
vatanın fâtihi cedlerle berâber yaşamak!..."
geç vakit semtime döndüm koca mustâpaşa'dan
kalbim ayrılmadı bir an o güzel rü'yâ'dan.
bu muammâyı uzun boylu düşündüm de yine,
dikkatim hâdisenin vardı derinliklerine;
bu geniş ülkede, binlerce lâtif illerde,
nice yıl, cedlerimiz kökleşerek bir yerde,
mânevî varlığının resmini çizmiş havaya.
-ki bugün karşılaşan benzetiyor rü'yâya.-
kopmuşuz bizler o öz varlık olan manzaradan.
bahseder gerçi duyanlar bir onulmaz yaradan;
derler: insanda derin bir yaradır köksüzlük;
budur âlemde hudutsuz ve hâzin öksüzlük.
sızlatır bâzı saatler dayanılmaz bir acı,
kökü toprakta kalıp kendi kesilmiş ağacı.
rûh arar başka tesellî her esen rüzgârda.
kocamustafapaşa otobüslerinin istikamet tablolarında kcmstfpş yazar ki, bunu gören turistlerin bu kelimenin ünsüz harflerle yazılmış en uzun kelime olduğunu düşünmemeleri neredeyse imkansızdır.
istanbul universitesi ogrencilerini barındıran ve ogrenciler sayesinde yuksek kiralarıyla yasamın giderek zorlastıgı ama ogrencilik hayatının bir o kadar guzel gecirilebilecegi semt. taksime, beyazıta, eminonune, balata direk otobus vardır. sabaha kadar taksime gitmek mumkundur sarı taksim dolmuslarıyla da.
cok eskilerden burası bag bahceymis, bag evleri bulunurmus samatyalı zenginlere ait.
bayram günleri park yeri bulmanın imkansız olduğu semttir. köşebaşı gençleri geceleri tehlikeli olabilir burada. aslında pek de tutucu değildir burada oturanlar. genelde camide takılan beyaz sakallı yaşlı amcalar karışabilir size. ama bilirler ki pek işe yaramayacak konuşmayı kısa keserler.
doğduğumdan beri ikamet ettiğim şu sıralarda tehlkenin geçen yıllara göre biraz daha yükseldiğini söylebileceğim* nadide güzellikte ferah rahat hoş bir yer.yaşamak burda hakkaten güzel.
öğrenci cennetidir. merkezidir. ana otobüs durağı, tren istasyonu vardır. yaşlısı, öğrencisi ve apaçisi boldur. tarih kokar. bir yığın eski cami ve kiliseye sahiptir. istanbul' a taşındığımız zaman gözümü açtığım yerdir. on üç yıldır oturduğum yerdir.
2009 yılında abdi çelebi,hacı hüseyin ağa ve sancaktar hayrettin mahallelerini de sınırlarına dahil ederek büyüyen , istanbul-fatih'in en güzel mahallesi. taksim , eminönü ve beyazıt'a tek otobüs ile gitme imkanı sunan bu mekan , aynı zamanda eski adı ''samatya'' olan kocamustafapaşa tren istasyonuna da sahiptir.