yedinci nesil yazar. hee bi de hoşsohbet*. hoşda gelmiş ayrıca. faydalı bilgileri eşliğinde gülüp eğlenmek dileklerimi sunuyor ve entry mi burada sonlandırıyorum...
bilgisayarda yazı yazmak için kullanılan donanım parçasıdır. masa üstü olanlardaki çok vefalıdır. sinirden yada sevinçden yumrukladığınızda gıkını çıkarmaz.
Sürekli çok hızlı yazdığım "enter" ve "backspace" tuşlarını çok kulandığım bir araçtır.Bilgisayar açık olmadığı zaman,space tuşu ile darbuka tarzı melodi çaldığım,sinirlendiğimde en çok ona işkence ettiğimdir.Kısacası her zaman elimin altında bulunan mucizemdir. (bkz: benim takoz bilgisayarım)
number 1 entry. ve ben buna entry giren 99. kişiyim. kendimle ne kadar gurur duysam azdır.
klavye: sözlük yazarının ana silah,. gizli silahı, aynı zamanda süper silahı
en son hastalığından 2 hafta sonra tekrar hasta olmuş,ateşlenmiş bünyesinin içine etmiştir.
aslında her şey antalya'nın dönek havası sayesinde oldu.o gün hava çok güzel ve güneşliydi,üzerime ince bir sivit ve gömlek alıp çıktım.sonra birden rüzgar çıktı üzerime üzerime esti.
1 gün sonra boğazda bir acı..
antibiyotik tedavisine başladım etki etti de ancak tam etmemiş ki 2 hafta sonra*tekrar hastalığım nüksetti.
şu an bu entry'yi 37.7'lik bir ateş ile yazdım.. hapşuuu!*
tuşlarının arasına yiyecek kırıntıları ve çay gibi sıvılar döküldüğünde işlevselliğini kısmi olarak kaybeden ve beni deli eden bir bilgisayar çevresel bir parçasıdır.
dün gece birden yatağa girdiğimde içimde bir his vardı.bir şey olacaktı.birilerini kaybedecektim.ama kim olabileceğini bilmiyordum.''allah'ım'' dedim.''çevremdeki herkese uzun ömürler ver''saat 00:37 olmuştu.ama hala uykum gelmiyordu.ne olacaktı ki? artık bir şey olacağından emindim.ama ne olacağını bilmiyordum.
ve sabah 6:00'da yerimden uyandım.ne oluyordu.''bu saatte uykudan uyanmak iyiye işaret değil.kesin birine bir şey oldu.klavye s..çtın oğlum kalk''diye bir monolog ile birlikte yerimden kalktım.odaları kontrol ettim herkes normal uykusundaydı.kimseye bir şey olmamıştı.peki o zaman neydi.neden böyle uyandım yerimden.diyerek salona gittim.televizyonu açayım bir şeyler izleye izleye uyurum dedim.ve o acı haberi show tv'den aldım.
''elazığ'da deprem 5 ölü''
öylece televizyona bakarak kalakaldım.içimdeki sıkıntı artık daha da artmıştı.iyice korku almıştı bünyemi.annem de aynı şekilde benim bu saatte kalkmayacağımı bildiği ve buna hiç ihtimal vermediği için bana bir şey oldu zannederek evi aramaya başladı ve beni salonda televizyona şok içinde bakarken gördü.
''ne oldu oğlum ?'' dedi.
''deprem''diyebildim sadece.
''nerede olmuş? burada mı?''dedi.
''hayır elazığ'da'' dedim.
onunla da birlikte haberleri izlemeye başladık.cnn türk'e geçtik.en doğru haberleri o verir diyerek.
ben şokun etkisini biraz da olsa üzerimden atmış tahminler yapmaya koyulmuştum.
''şiddeti 17 ağustos'a*yakın.onun kadar yıkım vermez değil mi?''
diye sordum.annem bana
''yok canım.o daha şiddetliydi''dedi.ancak bu dediğine ne ben ne de o inanmamıştı.ardından tekrar öküz gibi uykuya dalmışım ben.uyandığımda saat 10:10 geçiyordu.uyanır uyanmaz
''deprem ne oldu lan?'' monoloğu ile birlikte tekrar haber kanallarını açtım.ilk gelene baktım ve alt yazıyı okudum ''41 ölü''
o yazı.bende öyle bir etki yarattı ki iki elim ağzımı kapatacak şekilde,depremi ilk öğrendiğimden daha çok etkili bir şok sardı beni.gözlerim doldu.hiç bir şey yapamadım sadece yazıları ve spikerin söylediklerini dinleyebildim.enkazın fotoğrafları da gelince çok daha kötü olmuştum.
bu günün ve tüm haftanın kötü geçeceği belliydi.ayrıca o soktuğumun sıkıntısı da gerçek olmuştu.dilek dilemiştim ''allah'ım ne olur ölü sayısı artmasın'' diye o da olmadı.
bu başımdan geçenleri anlatıp rahatlamam gerekiyordu sözlük.bazıları kötüleyebilir ancak rahatlamam gerekti.
ölenlere allah'tan rahmet yakınlarına en içten dileklerim ile başsağlığı diliyorum.
bu entry'yi de fazla uzatmıyorum zira ellerim titremeye başladı.yanlış yazım varsa da bu yüzdendir.