takılı değilse bilgisayar açılmayacak kadar olmaz sa olmaz bir parçadır. işi bilgisayar olanların günde neredeyse 8 saat tuşlarını elledikleri,
kızdıklarında yumrukladıları, zaman zaman sövdükleri fakat bir günahı olmayan vefakar bilgisayar şeysi.
bağlama gitar keman v.b. çalgıların sap kısmına verilen isimdir, sanatçılar çalgı aleti alırken ses özelliklerinden sonra klavyenin rahatlığına dikkat ederler.
uludağ sözlüğe girilen ilk entry ve başlık olması dolayısıyla, sözlüğün yeni bir logo ve ya amblem tasarımı sırasında kati suretle kullanılması gereken nesne.
tamirinde ve temizliğinde master derece yaptığım, veri girişini sağlayan hede. eğer beyaz renkli bir klavyeniz varsa, belirli bir müddetten sonra tuşların üzerinde ellerinizden bulaşan bilimum ter, kir vs tuşların üzerini kaplar. bundan kurtulmanın en kesin çözümü ise tuşları tek tek sökerek 1 saatlik çamaşır suyu seansına tabi tutmaktır. burada püf nokta, tuşları çamaşır suyunda 1 saatten fazla bırakmamak. çünkü belirli bir süreden sonra üzerindeki harfler de silinmeye başlıyor. bütün tuşları söktükten sonra elektrik süpürgesi ya da el süpürgesi tarzında bir edevatla tuşların altında birikmiş sigara külü, ekmek kırıntısı, saç teli, sivrisinek ölüsü * vb. yabancı maddeleri uzaklaştırabilirsiniz. en son aşama ise, tuşları sabırlı bir şekilde tekrardan yerlerine monte etmek.
eğer ben bu kadar uğraşamam; parasını bastırır alırım yenisini diyorsanız, siz de saygıdeğer bir insansınız. ama kesinlikle temizlenip tekrardan kullanıma sunulan klavye kadar haz vermiyor orası bir gerçek.
bir rivayete göre zall'ın etrafına bakıp ne yazsam acaba mınakoim diye düşündükten sonra önüne bakarak klavye! demesinden sonra sözlüğümüz ilk entrysi klavye hakkında olmuştur.
bu yazarın hikayesi bir 17 ocak akşamına dayanıyor.zira kendisi arkadaşlarına sözlükleri öğretmiş ve onlardan bazılarını*uludağ sözlüğe üye yapmıştır.diğerleri de kısa zamanda buraya gelecektir.bu yazar bir 17 ocak akşamı otururken uludağ sözlüğe bir bakiyim demiştir,ardından ''buranın ortamı güzelmiş bende geleyim''demiş ve uludağ sözlük macerasına başlamıştır.tam 15 dakika abartmadan kendine nick aramış ve birden önüne bakmıştır:
o anda bir ışık süzmesi klavye'yi aydınlatmaktadır.bu yazar nickim klavye olsun demiş ve bu nicki almıştır.oysa hiç haberi yoktur ki klavye'nin bu sözlükte önemi büyüktür.
neyse nickini alır ve bildiği bütün konularla ilgili bilinç altını döker.ardından sırasını beklemeye başlar.
ve bir 2 şubat sabahı gene aynı heyecanla uludağ sözlüğü açan klavye birden ''çaylaksınız''yazısının gittiğini ve bir adet özel mesaj geldiğini görünce sevinçle haykırır:
''yazar oldum''
artık dünyalar klavye'nin olmuştur,çok mutludur,eşe dosta,sevgiliye aileye haber verilir mutlu haber paylaşılır.artık acaba hangi başlığa entry girsem diye düşünme zamanıdır.
dün gece birden yatağa girdiğimde içimde bir his vardı.bir şey olacaktı.birilerini kaybedecektim.ama kim olabileceğini bilmiyordum.''allah'ım'' dedim.''çevremdeki herkese uzun ömürler ver''saat 00:37 olmuştu.ama hala uykum gelmiyordu.ne olacaktı ki? artık bir şey olacağından emindim.ama ne olacağını bilmiyordum.
ve sabah 6:00'da yerimden uyandım.ne oluyordu.''bu saatte uykudan uyanmak iyiye işaret değil.kesin birine bir şey oldu.klavye s..çtın oğlum kalk''diye bir monolog ile birlikte yerimden kalktım.odaları kontrol ettim herkes normal uykusundaydı.kimseye bir şey olmamıştı.peki o zaman neydi.neden böyle uyandım yerimden.diyerek salona gittim.televizyonu açayım bir şeyler izleye izleye uyurum dedim.ve o acı haberi show tv'den aldım.
''elazığ'da deprem 5 ölü''
öylece televizyona bakarak kalakaldım.içimdeki sıkıntı artık daha da artmıştı.iyice korku almıştı bünyemi.annem de aynı şekilde benim bu saatte kalkmayacağımı bildiği ve buna hiç ihtimal vermediği için bana bir şey oldu zannederek evi aramaya başladı ve beni salonda televizyona şok içinde bakarken gördü.
''ne oldu oğlum ?'' dedi.
''deprem''diyebildim sadece.
''nerede olmuş? burada mı?''dedi.
''hayır elazığ'da'' dedim.
onunla da birlikte haberleri izlemeye başladık.cnn türk'e geçtik.en doğru haberleri o verir diyerek.
ben şokun etkisini biraz da olsa üzerimden atmış tahminler yapmaya koyulmuştum.
''şiddeti 17 ağustos'a*yakın.onun kadar yıkım vermez değil mi?''
diye sordum.annem bana
''yok canım.o daha şiddetliydi''dedi.ancak bu dediğine ne ben ne de o inanmamıştı.ardından tekrar öküz gibi uykuya dalmışım ben.uyandığımda saat 10:10 geçiyordu.uyanır uyanmaz
''deprem ne oldu lan?'' monoloğu ile birlikte tekrar haber kanallarını açtım.ilk gelene baktım ve alt yazıyı okudum ''41 ölü''
o yazı.bende öyle bir etki yarattı ki iki elim ağzımı kapatacak şekilde,depremi ilk öğrendiğimden daha çok etkili bir şok sardı beni.gözlerim doldu.hiç bir şey yapamadım sadece yazıları ve spikerin söylediklerini dinleyebildim.enkazın fotoğrafları da gelince çok daha kötü olmuştum.
bu günün ve tüm haftanın kötü geçeceği belliydi.ayrıca o soktuğumun sıkıntısı da gerçek olmuştu.dilek dilemiştim ''allah'ım ne olur ölü sayısı artmasın'' diye o da olmadı.
bu başımdan geçenleri anlatıp rahatlamam gerekiyordu sözlük.bazıları kötüleyebilir ancak rahatlamam gerekti.
ölenlere allah'tan rahmet yakınlarına en içten dileklerim ile başsağlığı diliyorum.
bu entry'yi de fazla uzatmıyorum zira ellerim titremeye başladı.yanlış yazım varsa da bu yüzdendir.