şarap kadar güzeldir kendisi. insanın içinde alev topu fırlatır. bütün bir insanlık tarihi sana haykırıyormuş gibi gelir. insana ait ne varsa - bok, sümük, pislik, ruh, gözyaşı, savaş, mücadele , varoluş- hepsini birden hatırlatır sana. burdayım der klasik müzik. sonsuz imge.
pop, rock, halk müziği, sanat müziği, arabesk, jazz ve ya rap hiç fark etmez sözlü müzikten yorulmuşsa kulaklarınız dinlendirmek, pasını almak ve hatta kulaklarınızın equalizer ayarlarını düzeltmek için birebir müziktir.
adı klasik müzik olsada yeni gelen bestecilerin bazen tek amacı bu müziğe yeni kapılar açmaktır. netekim müzik dediğin temelde nedir ki? buna karşın birçok insan klasik müzik bitti, devrini tamamladı, kuralları değişmez desede, eğer öyle düşünen zihniyet hala varolsaydı ne 12 ton sistemi bulunurdu nede ondan sonra gelen akımlar ortaya çıkardı. kısaca; değişmeyen tek şey değişimdir. söz konusu klasik müzik olsada.
klasik müzikle ilgili yaşanan tartışmaların başında değişim gelir. klasik müzikte değişim gerekli midir? bu zaten ismiyle de bir tezat yaratmaz mı? değişimden ziyade var olanın üstüne yeni bir şeyler katmak belki bir nebze olsun bu ironiyi önler ama klasik müzik eskiye ait bir resimdir. yeni değildir. bu yüzden klasik kalmalıdır ve o eski resmi canlandırmalıdır hafızalarda.
klasik müzikle ilgili yaşanan tartışmaların başında bu müzik öldü mü artık nereye gidecek, ayrıca dinleyicisinin ve bu işe gönül verenlerin sayısındaki azalma gelir. türkiye'de zaten bu durumu kimse sallamazken, almanya gibi klasik müzik kültürünün ana kültür olduğu yerlerde bile birçok orkestra kapanmakta veya birleşme yoluna gitmektedir. her ne kadar iş arayan orkestralar ve kadrolar her daim bulunsada bu o kadroyu alabileceğiniz veya alsanız bile bir ömür boyu orada durabileceğiniz anlamına gelmez. bu yüzdendir ki esas konu insanların ilgisini çekebilmek ve bu işi kaliteli yapabilmektir.
klişe ve stereotip insanlarının, şöminenin önünde şarap eşliğinde dinlenildiğini sandığı müzik türüdür. ama esasında metala kadar bir çok müzik türünün ilham kaynağıdır. *
şimdi klasik müzik diyince önyargılı bazı insanların nasıl tepki verdikleri bilinir. yok işte entel işi, yok sıkıcı derler; her dinleyeni özenti sanarlar.
ben de klasik müziği tanımadan önce bu kadar önyargılı yaklaşmazdım ama ilgisiz kalmamdan ötürü bilgim yoktu bu konuda.
dinledikçe hoşuma gitti, sevdikçe dinlemeye devam ettim.
bu müzik türünün yanlış anlaşılmasının bir diğer sebebi de mutluluktan içi içine sığmazken ya da kederden boğulurken dinleme gafletinde bulunmaktır. ama hangi müzik bütün duygulara hitap edebilir? yani hem sevinçliyken hem hüzünlüyken dinlenebilen şarkı var mıdır? yoktur.
bu müzik türü de kafanızı toplamaya çalışırken, bir şeylerle uğraşırken ya da dinlenirken gayet güzel gider. ***
sadece ineklerin süt vermesi için bestelenmeyen müzik türü. bu tür müzikte de diğer müzik türleri gbi iç sıkan eserler vardır, hep aynı tonda giden gıygıy şarkılar olur bunlar genelde. ancak birden yükselip birden artan şekilli şarkılar oldkça dinlenesidir.bilhassa erkekli kadınlı korolar oldu mu tadından yenmez. ancak ülkemizde tuhaf bir önyargı var.
-ne tür müzik dinlersin?
+klasik müzik
-haha! salak mısın sen ya, ne dedi duydun mu klasik müzik dinlermiş...
illaki demet akalın, gülben ergen dinlemek lazım onlara göre..
konumuzu dağıtmadan söylemeliyim ki bu işin piri, kanımca Rusya'dır.
Klasik müzik;beynin bir çeşit meditasyon yapmasına ya da beynin otomatiğe almasına yardımcı olur.beynin aktif sol lobunu ekarte edip,bilinçaltının kontrolünü elinde tutan pasif sağ lobuna erişme girişimlerini destekler.bunu yapabiliyor oluşunu;sizi dış seslere kapayıp içe dönmenize yardımcı olması olarak açıklayabilirim.başkasının düşüncesini size manipule etmez.sadece siz varsınızdır ve sizdekiler.(tabi buna ulaşmanın farklı yöntemleri de vardır).kendimize dönmeyeli o kadar uzun zaman olmuştur ki klasik müzik dinlemeye fazla dayanamayız ya da anlaşılmaz buluruz. cünkü illa bi duyguda olmayı isteriz.ucundan yakaladığınız, tınısını begendiğimiz diğer müzik türlerinde kolay olanı yakalamak cok daha basittir.diğer müzik türlerinde mutlaka yaşanan bi olay,hayal edilen bi istek, yakalayamadığı mutluluğu, acısı, isyanı, sevgisi, protestosu vs vardır.hep anlamış ama hiç anlaşılmamış oluşumuz da buradan gelir.başkalarını anlamak kendimizi anlamaktan daha kolaydır.başkasının yaşadığında olma isteği diğer müzik türlerine gönderir bizleri(bir çeşit hiç yaşamadığı acıyı ya da mutlulugu ya da duyguyu işte, bu şekilde deneyimlemek ister).diger türler empatiyi güçlendirirken, klasik müzik kendinize empati yapmayı sağlar(kendine empati olur mu dediğinizi duyar gibiyim.öyle bişey işte).klasik müziği dinleyebilmenin yöntemi öncelikle dış seslerden kurtulup sıfırlanmanız gerekir ki anlayabilesiniz.bu türün amacı(amacı demek de pek olmadı ama ; size bir şeyler hissettirmek, yüklemek değildir,sizi ortaya koymaktır,sadece müziği ortaya koymasındaki gibi.yani bence böyle.
bedenin doygunluğa erişmesi ve ruhun adam edilmesi tamamlanmışsa başlar.
kalbe, beyne, sağlığa iyi gelir. hayat standartlarımızı yükseltir. eksik parçalarımızı tamamlamamızda yardımcı olur. tercih meselesidir; joseph haydn tavsiye edilir.
son derece tehlikeli bir tür. dinleyenleri, sevenleri uyarayım. bakın ergenekon soruşturmalarında delil olarak alınanlar arasında fazıl say cdsi ve suna kan'ın konser bileti var.
yüce türk adaletinin bildiği bir şey var demekki topluyor bunları. uzak durun. ibo, serdar ortaç dinleyin.
insanı alıp eski avrupa balolarına götüren, insanı müthiş dinlendiren bir müzik türü. tabi bu türün ürünlerini diğer türlerin ürünleri olan şarkılarla karıştırmamak gerekir. en azından ben aynı kefeye koymuyorum.