yıllarca kendini çocuk olarak gören bireyin artık çocuk değil de kazık kadar adam oldugunu anlayıp içinin buruldugu andır. berbere gittiğinizde artık berber tahtasına oturmadıgınız andır büyüdügünüzü anladıgınız an, ufacık veletlerine size "ağğbbii" diye seslendikleri an...
gerçek acının yolda oyun oynarken düşüp dizi yaralamaktan daha ağır olduğunun anlaşıldığı, ağlarken sessizce içe dönük hal alınan, her istenilenin senin olmadığı ve bişeyleri ağlayarak elde edemediğinin anlaşıldığı andır.
aşk denilen kavramın ortaya çıktığı, sevilen ve seven durumlarıyla içli dışlı paradoks olaylarına bulaşıldığı zamandır.
müzik dinlerken şarkının adı ve söyleyenin adı yeterken artık hangi ülkeden,kaçıncı albümü,kimlerle çalışmış,bu şarkı şunun coverı ...gibi ucu bucayı olmayan araştırmalara,muhabbetlere girildiği an
yalnızlığın farkedilmeye başlayan anlardır. en yakın arkadaşlarla bile araya resmiyet girmeye, eski samimiyet kaybolmaya ve hayata klişeler yön vermeye başlar. insanın olduğu gibi değilde olmak zorunda olduğu gibi davranmaya da başladığı anlardır. hayattaki renkler biraz daha solmaya, hayat daha bir siyah beyaz olmaya başlar. ve bu anlar genellikle yağmur sonrası toprak gibi kokar, biraz ıslaktır ve mevsimlerden de sonbahardır. kış kendini belli etmeye başlamıştır saçlara düşen aklardan.
Artık televizyonda izlediğin futbolcuların aslında abi değilde senin yaşıtın olduğunu veya filmlerde izlediğin çocuk oyuncuların artık çocuk olmadığını ve seninde onunla beraber büyüdüğün gerçeğinin suratına bir tokat olarak vurduğu andır.