kişilişsizlik

entry4 galeri0
    4.
  1. gıcık olurdum ona. ona dediğim amcama. bu gıcıklığın ardında korku da vardı, sevgi de, kızgınlık da. bir sürü duygunun önüne çıkıp bayrağını çekmiş olan önyargım amcamla aramda çoktan bir duvar örmüştü. bir iş tutturamazdı. astığım astık kestiğim kestikti.

    o zamanlar...

    sonra çoluk çocuğa karıştı. iki tane nurtopu gibi çocuğu oldu. sorumluluk duygusuyla tanışırken, ben de bir yandan onun farklı yanlarıyla tanışıyordum. yine gıcıktı. belki gıcıklığı hep baki kalacaktı ancak karşımda uğraşan emek harcayan yorulmayan bir amca vardı. hep sert görünen, hep bir adım önde olmak isteyen amca.

    çoluk çocuk demiştik. sonra malum ekonomik şartlar, geçim sıkıntıları. neyse ki işi vardı.

    vardı...

    sonra olmadı. olmaması uzun sürdü. olmadıkça sert yapısı yerini narin bir yapıya dönüştürmeye başladı. bir gün amcam ve ben yani hani o gıcık dediğim karşılıklı oturup dertleştik. işsizlik, hisleri, çaresizlik...bir sürü konu.

    birden ağlamaya başladı. ilk gözyaşından sonra başını geri çevirdi. ikinci hareketi ikinci gözyaşıyı görmeyeyim diye içerideki odaya gitmekti.

    kalakaldım; onun gözyaşıyla benim de ellerim kenetlendi, gözlerim görmemeye, algılarım artık çalışmamaya başladı.

    işsizdi, çaresizdi, amcamdı.
    2 ...
  2. 3.
  3. yirmili yaşlarının sonunda genç bir kadın. yıllarca oradan oraya sürüklenmiş ve belki de sırf bu yüzden aile ocağını da kuramamış çünkü hayalleri ailesine yük olmamakla şekillenmiş genç bir kadın. ağlıyordu türk-iş binasının önünde ve binlerce diğer tekel işçisi arkadaşlarıyla birlikte. "tek biz değiliz ki" diyordu, başka yerlerden, başka kurumlardan gelen arkadaşlarımız da var. onların da hakları ellerinden alınıyor. birilerinin "çalışmıyorsunuz, yan gelip yatıyorsunuz" sözlerinin kırılmışlığıyla devam ediyordu: " çalışırken, içmeden de nikotine maruz kalan bedenlerimiz öleceğimizi emekliliğimizi bile tam göremeyeceğimizi bilmemize rağmen, devam ediyorduk hayal kurmaya. aldığımız üç kuruş paranın üç kuruşu da sağlık harcamalarına giderken ve sürekli bir yerden bir yerlere sürüklendirilirken yine de seviyordum tütün yaprağını."

    "hayat demekti tütün yaprağı benim için. hayatım elimden alındı ancak bilmiyorlar ki ben çoktan teslim etmiştim onu tezgahların arasında."
    3 ...
  4. 2.
  5. 1.
  6. --spoiler--
    artık geçen günleri saymıyor, sadece bekliyor, yataktan çıkmak istemiyordu, zaten bunun için bir sebebi de yoktu, yataktan çıksa nereye gidecekti ki, hem zaten tıpkı gözlüğü gibi artık bir işlevi de kalmamıştı dünya üzerinde. onsuz olmaya, bulanık görmeye alışmıştı, hem görülecek ne vardı ki.

    ailesi aklına geldi birden, neden gelmiyor, kapıyı çalmıyorlardı. meraklandı, bir neden oluşmuştu yataktan çıkmak için, doğruldu, hareketsizlikten uyuşmuş eklemlerinin tıkırtısı sessiz evde yankılandı, ağırlığını ayakları üstüne verdiğinde korkunç bir ağrı girdi beline, ayaklarını sürüyerek odadan çıktı. ailesinin odasına doğru yürüdü, onların da kapıları kapalıydı, iki kere tıkladı, biraz bekledi, ses gelmeyince kapıyı açtı.
    --spoiler--

    [öykü basılı olarak yayınlanacağı için internetten kaldırılmıştır.]
    16 ...
© 2025 uludağ sözlük