efendim esas oğlan ile hanım kızımız memleketimin iki ayrı şehrinden yola çıkmış ve üçüncü bir şehirde bizlere kampüs diye yutturulan aslında beverly hills dizisindeki liseden bile daha az atraksiyon yaşanan mekanlarda 4 yılını geçirmiş, tanışmış, kaynaşmış, koklaşmış ve hatta kasık bölgesindeki ben sayılarını dahi hafızaya almışlardır.
evlilik için gerekli şartlar oluşmuş, kız oğlanın performansından haberdar, oğlan kızın muayyen günlerini takip etmekte zorlanmaz durumdadır. mutlu izdivacın önündeki tek engel olan askerlik müessesesindeki mesai de master ayakları ile minimum 3 yıl süreyle ertelenmiş, ailelere çaktırmadan beyaz eşya markaları ile mobilya modelleri tespit edilmiş, oğlan aile bütçesinden düğün için belli bir miktar nakitin kenara koyulup koyulmadığı düşünceleri ile uykusuz gecelerin melankolik silueti olmuştur.
eş zamanlı olarak diğer şehrimizde hanım kızımız, çaktırmadan mutfakta annesini gözlemeye başlamış, "daha önce aklım neredeydi, neden bu yemek tariflerini ezbere alma işini yumurtanın yarısı kapıdan girince akıl ettim" düşüncelerine gark olmuş, köpüklü kahve yapma tecrübesini evde kimseler yokken artırmaya yönelik faaliyetlere girişmiştir.
bir cumartesi sabahı oğlan annesine mutfakta karın ağrısınn nedenini açmak üzere mızmızlanırken, baba bıyıklarının izin verdiği miktarda çayını pencere önünde yudumlamaktadır. niyet hasıl olmuştur, oğlan neden her sabah kalktığında sağ el avuç içi sağ kulağının kökünü ince ince tokatladığını anlatmıştır.
anne derhal bir kahve yaparak evin beyinin gazete okuma keyfine son vererek durumu babaya açmıştır.
karşı aileye esas oğlanın hanım kızımıza cepten çektiği mesaj ile durum ifade edilir ve "hayırlı bir iş" için kendilerini rahatsız etmek istedikleri belirtilir. "uygundur" yanıtı alındıktan sonra, oğlan tarafında hazırlıklara girişilir.
oğlumuz kendisine bir adet takım elbise edinir, babanın özel günler için sakladığı takım elbise temizlemeye verilir, annenin mutfakta makarnaların arasında sakladığı altın takı seti çıkartılır.
adı geçen günün sabahında hususi araba ile yola çıkılır. yol boyunca baba düğün masraflarınından dolayı düşünceli, anne hanım kızın annesinin kıyafetlerinin kendisinden gösterişli olmaması için dua eder halde, arka koltuktaki esas oğlan ise hanım kızın hayali ile yüzünde farkında olmadığı anlamsız sırıtma ile yolculuğa devam eder.
verilen adrese ulaşmadan hemen önce alınan şeker kutusunun paketi, az önce dayanılamayıp yolda içinden birkaç tanesi aşırıldığından dolayı bozulmuş olduğundan estek köstek düzeltilir. yaptırılan çiçeğin içindeki anlamsız ot ve yapraklar buketin dibine doğru itelenirken çiçeklerin bıyun kısımlarında yukarı doğru asılınarak daha gösterişli hale getirilme çalışılır.
zile basılır ve uzun bekleyiş başlar. bu bekleyiş uzundur zira, kızımızın babası henüz kravatını dahi bağlamamış, delik çorabına sağlam bir selef aramaktadır. 2 dakika sonra kapıyı açan ev sahibesinin ilk dikkatini çeken oğlanın ağız kenarındaki çikolata parçası olur. durum anlaşılır ama bozuntuya verilmez.
dünürcü hanım, koltukların rengi ile perde uyumuna bakar, iç geçirir. evin beyi ise muhatabının elindeki tespihin oltu taşı olup olmadığına ilişkin tahminlerde bulunur. karşılıklı olarak 8'er kere sorulan daha daha nasılsınız sorularından sonra hanım kızımız elinde kahve tepsisi ile arz- endam eder.
"efendim allahın emri ile peygamberin kavli ile...." sözleri dudaklardan dökülürken ev sahibinin yüzü değişir, rengi atar. bir baltaya sap olmak için cv'sini mahalle bakkalına bile bırakmış oğlumuzun hala bir olumlu cevap alamamış olmasının şokunu üzerinden atamadan muhatabın kızı erkenden paketleyip götürme arzusu bünyede yeterince tolere edilemez ve beklenen "hayırlısı olsun" cevabı yerine "nasip" kelimesi dökülür.
geri dönüş yolculuğundaki psikoloji ise gelirkenki psikolojiden farklıdır. baba boşuna harcadığı benzin parasını, anne koltuk takımlarının eskidiği ve değiştirmek icap ettiğini, oğlan ise neden hediyelik çikolata paketinin geri iade edilmediğini düşünmektedir.
sadet; kız istemeye giden ebeveynler, giderken çikolatanın en pahalısından almayın.
-hanım sen çikolata piyasasını araştır.en ucuzunu bana cepten söyle.
+tamam bey.
-bende gidip kolonya piyasasına bi göz atayım.
+dur bey napıyosun?bizim evde bayramdan kalma var müsriflik etme.
-tamam o zaman.saydın mı müstakbel gelinimizin ailesini kişi başı kaç çikolata yerler? ona göre hangi boy alacağımıza karar verelim.
.
.
.