kimi zaman bu rüya hiç bitmese diyerek okuyacağınız, kimi zamansa sonunu büyük bir heyecanla merak edip bitirmek için bütün işlerinizi askıya alabileceğiniz candan bir arkadaşınızdır.
içindeki karakterlerden biri olmanın hayalini kurarsınız bazen, bazense karakter zaten sizi anlatıyordur.
kitap hakiki bir dosttur.
kitap demek, bir defa okunmak için yazılan bir şey değildir. kitap; içinde yaşadığımız ev gibi olmalı, vatan gibi olmalı, ona alışmalıyız, bağlanmalıyız, her noktasına hatıralarımız karışmalı. ( bir tereddüdün romanı) .
yazı yazılan papirüs yapraklarının bir kenarına bir tahta çubuk geçirilip ve bu çubuk sağ el ile tutulup çevrilmek suretiyle yaprak açılarak üzerindeki yazı okundukça sol el ile diğer ucu kıvrılmak suretiyle toplanırdı. zamanın yardımıyla kitap bugünkü şeklini aldı.
seviyorum. öyle, yağmur yağarken pencerenin önündeki rahat koltuğuma oturup, bir yandan kahvemi yudumlarken bir yandan bilmem ne gibi değil ama. o ne lan öyle. asla da yapılamaz bi şey bence. bi kere kahve sevmem. çayları desen yarım bırakırım. aynı yerde uzun süre duramam. hele kitap okurken öldürsen kıçımın üstüne oturamam. yağmur yağarken pencerenin önü soğuk olur. pencerenin önünde kalorifer varsa fazla sıcak olur. bahane bulmakta da üstüme yoktur.
severim. sayfalarını severim. sayfaları hızlıca ''fışırt'' diye elimden geçirmeyi severim. koklamayı severim. kelimeleri severim. kelimeleri çok severim. of be, kelimeleri öyle severim ki. o yan yana gelişlerini. düz bi satır üzerinde duruşlarını. tek tek harfleri severim. kelimelerin beni ağlatmasını severim. yan yana gelişlerinin esrarengiz bi şekilde insanı ağlatmasını.
''...ve benim hiçbirini bir türlü okuyamadığım eski polisiye romanların sayfalarını çevirerek pineklediğini bilmiyormuşum gibi, 'bugün ne yaptın?' diye soracağım sana, 'rüya, bugün ne yaptın?' ''
severim ben kitapları. bağırarak kitap okumayı. birine yüksek sesle kitap okumayı. birinin bana kitap okumasını. kitapçıları. kitapçılardaki sessizliği. kitapçılardaki olmamışlığı. oradayken dünyaya ait olmama duygusunu. yatarken yanıma bi kitap almayı. uyurken canımı acıtışını. genel olarak canımı acıtışını. bi tek ona odaklanışımı. ''bak, vallahi bi tek seni dinliyorum.'' demeyi. ''ben seni neden okuyamıyorum şimdi?'' demeyi. bitince ''çok güzeldin, tebrik ederim.'' demeyi.
kelimelerini severim işte. tek tek kelimelerine bakmayı. böyle. tek. tek. sanki bana bir şey söylemek istiyorlarmış gibi. herhangi bir şey işte. en ufak bir şey. güzel bir şey.
insana huzur verir. boş zamanı geçirmek için birer bir, insan dostudur. her okunuşunda insanı farklı farklı hayallere götüren, iyiki var denilesi icat.
insanın dünyada en yakın arkadaşı olabildiği gibi sadece kişi değil. Aynı zamanda zaman ve mekandır da.
Kitabı okurken tamamen o zaman ve mekana gidersiniz. Bu bakımdan en ucuz yolculuktur derler.
En geniş ufuklu ve en harikasıdır bence.
kalbi var kitapların, onları bir kerhane sermayesi gibi haşin parmaklarınla mıncıkladın mı senin oldular sanıyorsun. gaflet. senin olan, sadece on dakikalık tenleri. *cemil meriç - jurnal
Kitapların bizi başımıza gelen bir felaket gibi sarsması gerekir, bizi derinden kederlendirmesi, kendi canımızdan daha çok sevdiğimiz birinin vefatında olduğu gibi, herkesten uzak, ormanlar içinde bir başına yaşamaya sürgün edilmişsin gibi tanık olunan bir intihar gibi, öyle mahzun etmeli... Bir kitap içimizdeki o buza parçalayacak bir balta olmalıdır.