çocukken şişkolar ve sıskalar isimli kitabı kaç kere okudum hatırlamıyorum.
lisedeyken kelebek isimli bir roman okumuştum. yalan olmasın on kere daha okumuşumdur.
aslında , yıllarca o kadar çok ve çeşitli kitap okudum ki arkamdan neler demediler.
sonuç olarak pratikte, okuduğum o kadar kitaptan , bir hayır görmedim.
işin gerçeği bir meslek yada ustalık yapsam daha iyi olurmuş.
okudukça anlıyor, anladıkça akıbeti görüyor, akıbeti gördükçe acı çekiyorsun.
netice: okumak insanı zehirler. ve erken yaşlanmaya sebep olur.
keşke param olsa ve bir öküz olsa idim.
şen şakrak kahkahalar atar, mersedesler alır, bmw satardım.
çok okumak.. 'bu kadar okudum da elime ne geçti' dedirtiyor insana.
Sana şiirlerimi duyanlar
Kitap yap diyor
Olur mu hiç
Ben seni herkeslerden saklarken sen seni..
bir kitapçıda görsen..hem de bir sürü kitabın arasında
Kahrolmaz mıyım ben...
Fazla okumak zararlıdır bu mereti. Okudukça insanın entellektüel birikimi, derinliği falan artıyor, ondan sonra da hayatı anlamlandırmakta zorlanıyosun. Felsefenin kuytularında, kavramları sorgulayan bi sürece doğru yol alıyosun. Yani insanı asosyalliğe doğru götüren bi sürece doğru yol alıyosun. Dengeyi ayarlamak lazım.
yazma sürecini ele alalım mesela, bilhassa bizimki gibi ülkelerde asla karın doyurmayan bir uğraş olduğu için muhtemelen kitabı yazarken dünyevi işlerini kayyuma devretme şansın olmaz. iki arada bir derede yazarsın hatta çoğu zaman.
sonra, bastırma süreci vardır. ki en zoru budur. üç yıl boyunca elinde dosyasıyla, sanki adliye koridorunda idamı bekler gibi yayınevi kapılarında bekleyen abilerim var mesela benim. şanslıysan, en az bir en çok üç-dört yılda bir yeri bulup, iyi kötü bir sözleşmeye imzanı atarsın. sonrası yayınevine kalmış, ki belki bulma sürecinden bile uzun sürecektir basılma süreci.
ve en son olarak, bunun duyurulması vardır ki, kolay olduğu kadar rezilce bir iştir. kırk yıllık arkadaşlarından bile çekinir insan, kişisel facebook hesabında ikinci kez yazmaktan çıkarttığı kitabın duyurusunu. ama el mahkum, çok tanıdık bir isim olmadığın için olması gereken şey (yeni çıkanlar rafı'na konulması) değil de, gelen kolinin direk türüne göre bir rafa konulması hadisesiyle karşı karşıya kalmışsındır. yapacak bir şey yok, kendi çabanla duyurmaya çalışırsın. ki bu çok tehlikeli bir süreç olacaktır: bu süreç yüzünden yirmi beş yıl önce şiir yazmaya tövbe eden bir tanıdığın varken hele, bilirsin, ucu nereye kadar gidebilir...
shakespeare okumamış bir beyin cerrahının masasında olmayı istemem. dostoyevski okumamış bir psikiyatriste asla güvenmem. yunus emre bilmeyen bir matematik öğretmeni bize gerçekte bir şey öğretemez. bizim irfanı, ilmi, bilgiyi kitaplardan sürekli olarak emiyor olmamız; sadece bedenimizi ve midemizi değil ruhumuzu, gönlümüzü besliyor olmamız lazım. murat menteş