aynı şekilde hiç yapmadığım eylem. beğendiğim karelerin fotoğrafını çekerim genelde, kitabı çizmek falan direk olarak bana kitabı kirletmek gibi geliyor, hiç kalem dokundurmam kitaba.
Çünkü siz her bir kitabı okuduğunuzda o kitap artık aynı kitap olmaktan çıkmaktadır, siz değiştikçe kitap da değişmektedir, bazı filmler içinde geçerlidir bu.
Yani altını çizersin, bakarsın ki 5 yıl sonra yeniden okuduğunda,kitaptan apayrı bir haz alıyorsun bakıyorsun altını çizdiğin cümlelere şimdi şurda varken ben neden niye çizdim ki bunun cümlenin altını diye kara kara düşünüyorsun.
Çizince ne oluyo ben bunu okudum demek sadece. Çok güzel bi kitap arkadaştan veya kütüphanelerden alıyoruz okumaya başlıyoz saçma sapan yerlerin altı koca koca çizilmiş,benim içn hiçbişey ifade etmiyo ama altını hayvan öle bi çizmiş ki orda bişeyler varda ben göremiyorum sanki. Kısacası gerek yok.
pekcok takintili arkadasimin "kitaba zarar veriyorsun" ya da "cizme baskasi da okur belki" seklindeki dusuncelerine ragmen, "bu kitap benim ve ben bu sekilde okumayi seviyorum. bir sure sonra kitabi actigimda gormek istiyorum begendigim yerleri. okumak isteyen cizilmis halde okusun ya da kendine alsin" gibi dusuncelerle surdurdugum eylem.
gecen sunay akin'in bir kitabinda okumustum; Ataturk, kitap okurken kirmizi kalem ile altini cizermis onemli gordugu yerlerin. ve o sayfaya "d" yazarmis.
kitap bittiğinde tekrar olunabilir çizilen yerler. Zevklidir de. Başkasına verildiğinde sanki iç dünyamı ona açmışım gibi hissediyorum, benim önemsediğim altını çizdiğiğim yerleri dikkatle okuyacak biliyorum. Bazen beğenecek bazen bunun nesini beğenmiş diye kötüleyecek içinden. Olması gerekende bu zaten, her kişinin farkli yorum katması, kendine yakın cümlelerin farkli olması.
Siyah resim kalemiyle cok(uclu kalem sayfaya zarar veriyor, tukenmez kalem soz konusu bile degil) begenilen cumlelerin alti cizilir. Ama ben bir romana renkli kalemle yazmayi/cizmeyi hos bulmuyorum. Cirkin geliyor, ergen kiyaferimi ki bu uzerinde fosforlu renkler olsun?