yaşamadığı ve yaşayamadığı sayısız durumlar içerisinde kendine ait bir şeyler bulmak; düşünemediği, hayal bile edemediği olasılıkları görmek ve gördükçe insanın ufkunun nasıl geliştiğini farketmek isteyen yazardır.
kitap okumak gibisi olmadıgını düşünüyorum. 18 yaşında bir birey olarak , hem sosyal hayatım var, hem internet dünyam var, hemde müthiş bir kitaplığım var. okumak güzeldir güzel.
dostoyevski'nin yazdıklarını okumak kitap okumak değil, hayatı okumaktır. bu yüzden dostoyevsk'i sever bir sözlükçü olarak bu kategoriye kendimi dahil etmiyorum.
kitap okumak sevmek işi değil alışkanlıktır. bu demek değil ki kitap okumayı sevmiyorlar. elbette severek başlıyorlar fakat bir süre sonra bu alışkanlık haline dönüşüyor ve kitap okumadan yapamaz hale geliyorlar.. *
takdir ettiğim ve gıptayla baktığım kişilerdir. okuma parçalarını bırakın sınav paragraflarını bile tam okumayan birisiyim(önce soruyu okuyup cevabı bulunca gerisini zaman kaybetmemek için okumuyor olsam da sonucu değiştirmedi).
başlarken kendisine en uygun türü bulmuş, bu sayede okumanın tadına varmış yazardır. hala okumayan veya okumayı sevmediğini düşünen yazar varsa bu sadece yanlış kitap seçimlerinden dolayıdır.
her hallerinden bellidir zaten, lafın gelişi 1 km'den bile girilen entrylerin onlara ait olduğu anlaşılır. hayal gücü sınırlarının genişliği ve düşüncelerini ifade etme kabiliyetleri ile göz doldururlar.
yazdığı entry'lerden, türkçeyi doğru kullanmalarından, dil bilgisi kurallarını gözetmelerinden, kelime dağarcıklarının genişliğinden az okuyan yazarlara kıyasla kendilerini belli ederler.