kitaplardan değil hayattan öğrendik enayisidir. anlayamaz kitap yazarları da hayatı bir ucundan illaki tecrübe etmiş psikolojilerdir. çıkarım yapamaz, tatava yapar.
bu kadar lakayt bi şekilde olmasa da anne-babamızdır.
sorsan o kadar önem verirler ki okumaya. hatta dünyadaki en önemli işmiş gibi vurgu yaparlar. gerçekten öyle mi acaba?
buyrun görelim:
(ben yaşadım eminim çoğunluk da yaşamıştır bu diyaloğu)
-yavrum o elindeki ne kitabı öyle? bırak o kitabı şimdi, zamanı mı canım? roman, hikaye seni kurtarmaz. boş iş bunlar. sen öğretmeninin dediği şeylere çalış. sınavda roman sormayacaklar ya..
sen napcan gazeteyi, dergiyi. zaman öldürmek hep bunlar.
oku diye kendini parçalayan da okuma diyen de aynı kişi. çünkü bizde okumak eşittir üniversite bitirmek.
ilginç toplumuz gerçekten de.
--spoiler--
bir sokak röportajında, kitap okumayı sever misiniz? sorusuna, çok severim yanıtını alan haberci; kaç kitap okudunuz? sorusunu yöneltir. Yanıt; hayatımda hiç kitap okumadım olur.
--spoiler--
Bir nebze de olsa haklıdır. Saçma sapan fantastik yada sikimsonik romantik kitaplar bir insana ne kazandırabilir ki ? Okuduğu elif şafak kitaplarıyla, kitap okumayanları eleştiren insanlarında konuşmaya çok fazla hakkının olmadığını düşünüyorum.