Genelde dostoyevski, bukowski, marquez okumuş/okuyan/okuyabilen insanlarda görülen bir davranış biçimidir.
Hâlâ daha insanlardan uzaklaşmadıysanız "yeraltından notlar"i okuyun.
Not: cemil Meriç ne enteldi nede entelektüel. Bir fikir işçisiydi. Hâlâ daha cemil Meriçi tanımayan arkadaş varsa;" fil dişinden kulesinde" kitap okumaktan gözleri kör olan, sokak kapısı açık unutunca evini kütüphane sanıp girenlerden öğrendik biz.
Edit: bu entryden sonra sözlüğün kalitesindeki düşüşü girilen entrylerden sonra anlayabilirsiniz.
Bilmek hep mutluluk getirmez. insanların derilerinin altını görmek neyi neden yaptığını anlayabilmek en büyük yüktür omuzlarda. Kitaplarda bunu sağlar.
etrafinizda ki insanlarin muhabbetinin bos oldugunu anladiginiz zamanda gerceklestirdiginiz olaydir. o anlarda sadece kitap okumak, icine girip yasamak isterseniz. etrafinizda ki seslere duyarsiz kalirsiniz, karin acliginizi soyleyecek kadar enerjisiz hissedersiniz. ta ki kitabin bitip, gozlerin arka kapaga dikilip tatli tatli gulumsemenin sona erdigi ana kadar.
-/ harun abi hayırdır uğramıyorsun hiç kahveye?
+/ offfff.. yine mi bu kahve.. biraz zenginleştirin hayatlarınızı azizim..
-/ ?
+/ bak ismet.. seni severim.. ama sen bir mahkumsun, anlıyor musun beni? sadece içine tıkıldığın kodesin farkında değilsin.. o kodes ki, zaten doğumumuzdan itibaren değersiz hale gelen hayatlarımızın anlamını çalıyor, insanın ruhunu öldürüyor.. gizliden gizliye.. günlük hayatın gereksiz koşuşturmaları, anlık sevinçler, sahte hüzünler beni çekmiyor artık anlıyor musun? artık hayattan beklentilerim okey atmaktan fazla.. zihnimi zenginleştirmek, yeni yerler görmek, belki evet belki de aşık olmak istiyorum.. kahve diye tabir ettiğin yerde ki o zombileşmiş toplumla beraber seni, evet dostum öyle, seni görmek istemiyorum hayatımda her gün.. sen de yol yakınken kurtar kendini derim evladım..
-/ ne okuyon sen ya ? kaa-maa-suut-raa.. oha o porno kitap değil mi bu?
+/ he ya.. çıplak görmekten aklım çıktı amına koym..
muhteşem bir tespit. kitap okudukça ne tuhaftır ki kitaplardan ve insanlardan uzaklaşılır. zira kitap okudukça çok değerli yazarlarla tanışırsın ondan az değerli yazarı tanıyıca kitaptan uzaklaşırsın. ama insanlardan uzaklaşmak için tek sebep bu değildir. insanları tanıdıkça ve varlığınızın değerini anladıkça insanlardan uzaklaşmak istersizin. onların içinde yerinizin olmadığı anladığınızda içiniz cızlar insanlardan kaçmak istersiniz ama maalesef ki onlarsızda yapılmaz. bakkalda çarşıda heryerde insanlar varlardır. kitap okudukça bilgi sahibi oldukça herşeyin boş olduğunu anlayınca insanlardan uzaklaşmak kaçınılmaz bir esarettir. hür olmak istersiniz ama varlığınız ruhunuzu hapseder.
(bkz: varlığın ruhu haps etmesi)
yükselmek, yükselmek ve kaabinde zirveden asağiya bakip asagidaki insanlarin karinca gibi gözüktüğünü farketmektir. güliverin cücüler ülkesindeki hali gibi karamizah tarzi bir alaycilikla olanlara bitenlere kayitsiz kalmaktir.
ota boka birbirine giren cücelerin saklabanliğini görüp onlarla dalga gecmektir. insanliğa karsi derin bir nefret hissiyati duyup mutluluk denilen dravdan mahi hülyanin olmadiğini ve bu ugurda helva olanlarla içten içe dalga geçmektir.
elbette lanetlenmektir, cünkü bilmek ve ögrenmek ucu bucaği olmayan koskocaman lanetlenme deryasidir.
bu deryayi içtikce kanamazsin, içtikce icesin gelir. gün gelir beynin bu yuku kaldiramaz. ya kalp sektesinden ya beyin kanamasindan güm diye ansizin ölüm denilen dönülmez diyarlara hicret edersin.
gelgelim ki mutlu bir siğir olmaktansa böylesi evladir elbette.