bugün

Kendine yaptığın en büyük kötülük ne? başka düşmanın olduğunu düşünmüyorum.
Kaybettiğimiz kişilerin ruhlarının, daha ilkel bir varlığın, bir hayvanın, bitkinin veya cansız nesnenin içinde tutsak olduğu yolundaki kelt inancını çok makul bulurum; bu ruhları gerçekten de kaybetmişizdir, ta ki, birçokları için hiç yaşanmayan bir gün, ruhun hapsolduğu ağacın yanından geçinceye, ruhu barındıran nesneyi tesadüfen ele geçirinceye kadar. O zaman ruh irkilip ürperir, bizi çağırır ve onu tanıdığımız anda, büyü bozulur. Bizim tarafımızdan kurtarılan ruh ölümü yener ve bizimle birlikte yaşamaya başlar tekrar. Geçmişimiz için de aynı şey geçerlidir. Geçmişi hatırlama gayretimiz nafile, zihnimizin bütün çabaları boşunadır. Geçmiş, zihnin hakimiyet alanının, kavrayış gücünün dışında bir yerde, hiç ihtimal vermediğimiz bir nesnenin (bu nesnenin bize yaşatacağı duygunun) içinde gizlidir. Bu nesneye ölmeden önce rastlayıp rastlamayacağımız ise, tesadüfe bağlıdır.

swanlar'ın tarafı-marcel proust.
'Sana, beni asla tanımamış olan sana...'

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, Stefan Zweig
Geçen bir kitap alıntısını whatsaap durumda paylaştım, paylaşmaz olaydım ne tipitip insanlar varya.
içimde canımı yakan, adını bilmediğim bir duygu var kim bilir ne hakkında bir fikir lazım bana; sinirlerinde istek yok. Bilinçaltında hüzünlüyüm. Bu satırları yazmamın, daha doğrusu karalamanın nedeni bunlardan bahsetmek değil, hatta herhangi bir şey söylemek de değil tek amaç, dikkatsizliğimi meşgul etmek.

Huzursuzluğun Kitabı, Fernando Pessoa
Ne balığın yeri akvaryum ne kuşun yeri kafes...
Herkesin bir vatanı var benimki sensin...

Küçük bir mucize istiyorum. Senin yanımda olduğun ve benim sadece sana ait olduğum bir mucize. ikimiz için yazılmış ama ikimizin de okumadığı bir kitap, bize birbirimizi anlatan ama dinlemeye korktuğumuz bir şarkı ve hiç bakmadığımız ama içinde sadece ikimizin olduğu bir fotoğraf olsun istiyorum.

Senin hikâyende kendime bir yer arıyorum. Belki de ikimiz için yeni bir hikâye yazmak istiyorum. Mutlu olsam da olmasam da bu benim hikâyem demek istiyorum. Bu dünyada tek bir hayat yaşayacaksak eğer ve sonunda biten bizim hikâyemiz olacaksa yaşadığımız hikâye de bize ait olmalı...

Bir sokak arasında tuttun ellerimi, ki ben buna bile hazır değildim. Gözlerin gözlerimdeydi. "Ömrümü vereceğim kadın sen misin?" der gibi baktım. "Sen benim için yaratıldın" dedin gözlerinle. O sessizliğin içinde gözlerimizle konuştuğumuz ne varsa gökyüzüne not olup uçtu ve biz bir mucizeye inanıp sonsuz bir hikâye olmak istedik.

ahmet batman- gökyüzüne not
görsel
Tabakasından bir cıgara alıp yaktı ve ellerinin titrediğini gördü, çünkü heyecanlanmıştı. "Âlâ!" dedi. "Demek ki hâlâ yaşıyorum."

-Yedinci gün.

'Artık yoruldum ve yarın dinleneceğim, siz de öyle yapın... '

Ruhun şad olsun ihsan sait reis seni asla unutmayacağım..
görsel
Ne güzel yazmış adam kamyonunun ardına: "Yol biter, sevda bitmez." Yaa, Kezban Hanım. Yol biter, sevda bitmez. Bak biz yolu bitireceğiz hayırlısıyla. Eli kulağında. Göreceğiz bakalım, senin bana sevdan da yol gibi biten cinsten miymiş, değil miymiş?..
"Niyetimizle kaderimiz öyle ters yönde koşar ki, birbiri ardına yıkılır gider hayallerimiz."

Hamlet/ Shakespeare
mutsuzluk, kuşkusuz en büyük öğretmendir; ancak bu öğretmen, dersini pek pahalıya satar ve yararı da ona ödenene değmez.

yalnız gezenin düşleri /jean-jacques rousseau
Korku ölümü durdurmaz yasamı durdurur.
ahh paylaşmadan duramam. o nasıl tesirli bir cümledir;

--spoiler--

pollyanna, benim yanımda eroinman bir orospu kadar umutsuz kalırdı!

--spoiler--

kinyas ve kayra - hakan günday
Kitaptan değilde sosyal medya da gördüğü lafları buraya yazanları da katıyor muyuz bu başlığa? Kopyala yapıştır.
Huzursuz bir insansın sen. Her şeyle mücadele etmek istiyorsun, ben senin bu haline çok üzülüyorum. Vaktiyle ben de öyleydim. Hayatı olduğu gibi kabul et, ne alabilirsen al ve mutlu olmaya bak.

https://bit.ly/2JzJi6N
mesela özgürlüğe inanır mısın desem bu kadar sevmişken, hala?

Ahmet Murat
görsel
Candide.
bir hayvan asla insan gibi zalim olamaz; böylesine ustalıklı, böylesine sanatsal bir zalimlik insanda olur sadece.
dostoyevski/ karamazov kardeşler
"Plan mı yapıyorsun?" Şenya'nın sesi hemen kulağının dibinde çınladı.
Artyom düşüncelere öylesine dalmıştı ki, arkadaşının geri döndüğünü fark etmedi. Suçüstü yakalanmışcasına yerinden fırladı, sıkılarak planı sıkmaya çalıştı.
"Yok yok... Ben sadece istasyonlara ve kumandanın bize anlattığı o devletin nerede olduğuna bakmak istemiştim ."

Metro-2033
bir yandan bu devlete hiç kimse inanmazken, ote yandan da herkes kendini bütünüyle devlete adamakta, ona sahip çıkmakta ve politik açıdan ortadan kaybolmuş ya da kaybolmakta olan şu tek biçimi yani devleti evrensel boyutlarda talep etmektedir.

sessiz yığınların gölgesinde/ jean baudrillard
"Herşeyin iyi gittiğini nerden çıkarıyorsun? " dedi.
"Herif kendinden menkul uçurtmanın teki. Ara sıra telleri takılır gibi kadına geliyor gece yarısı."
"Fakat müzeyyen , bu derin bir tutku."dedim. Tırsmaya başlamıştım. Haklı olabilirdi.
“Onu bir daha hiç görmemek ihtimali en feci ve maalesef en akla yakın olanı. Düşün ki şu anda çehresini hatırlamıyorum bile, fakat hafızamdan daha derin bir yerde onun bir taşa hakkedilmiş kadar keskin bir tasvirinin, akılların almayacağı kadar eski zamanlardan beri mevcut olduğuna eminim. Şu kalabalığın içine gözlerim kapalı olarak karışsam bir kuvvet beni muhakkak hiç şaşırtmadan doğru ona götürecektir.”
insanda zaman şuurunu; günlerin sayısı değil, onları dolduran vak'a, düşünce ve duyguların zenginlik derecesi tayin ediyor. hele benim o zamanki halim gibi ruh ve bedenin sayılı istihalelerinden birine rastlayan devirlerde öyle geceler ve günler var ki, bizde bir saatinden öbür saatine geçinceye kadar ölçülmez zamanlar sarfetmişiz gibi bir hâtıra bırakırlar.

babamla annemin kilise sokağındaki evimde geçirdikleri bu kırk gün bana şimdi kırk ay kadar uzun görünmektedir. kâh sokakta manasız gündelik işlerle, kâh evde onlarla meşgul olarak geçirdiğim zamanın görünüşte fazla bir hususiyeti yoktu. fakat hakikatte bu saatlerin tayinine muktedir olmadığım bir garip madde ile dopdolu bulunduğu şüphesizdi.

Ateş gecesi - Reşat Nuri güntekin
"Mey neş'eye de, hüzne de mahsus değildir.
Erbab-ı gamı belki tez öldürmek içindir"

Reşat Nuri Güntekin.