bugün

"Ne mutlu dünyaya hiç gelmemiş olana."
görsel
Eğer farklıysan, yalnızlığa mahkum oluyorsun. Yalnız olana acımasız davranıyorlar.

Cesur Yeni Dünya/ Aldous Huxley
"Ben iç dünyama dönüyorum. Orada hayal kırıklığına yer yok."

Oğuz Atay/Tutunamayanlar Sayfa/425
"her şeyi çok ciddiye alıyordum, sanki ölümsüzmüşüm gibi..."

j.paul sartre- duvar
Her gün yeni bir gündür. Kim bilir, belki bugün her şey değişir.

yaşlı adam ve Deniz/ Hemingway
Boş ver be oğlum. Zaten bu öyle bir dünya ki, insanlar ancak bir milyon dolardan sonra özgür olur. O güne kadar herkes köledir. Özgürlüğü için dövüşen gladyatörler gibi bir milyon dolar için
dövüşebilir ya da dövüşmeyi reddeder ve kanının akmasını bekleyen arenadaki seyircileri seyredersin. Seyredip iğrenirsin.
insan kendi hikayesiyle başbaşa kalınca içindeki karanlıktan ürküyor.
M.Yücel Özgür, Ağır Tüy
(img:#1725389)
... ölüm raporuna 'yetmiş dokuz yaşında. Beyin kanaması' denildi. Bence ölüm nedeni yürek kanamasıydı. Çünkü insan mutsuzluktan ölebilir!

iki Yeşil Susamuru
"''nasılsın?' diye sormak, söyleyecek sözü olmadığından vakit kazanmak istemekmiş. hiç düşünmedim. üstelik sana söyleyecek sözümün olmaması felâket olur benimçin. gene de sorabilirim di mi canım? iyisin, mutlusun ve güzel. elbette, senden güzeli olamaz. hiç değilse sen varken bu imkânsız. sıkıysa yaratsın bakiym! de bana, doğru değil mi? de bana, şaşar mıyım? bir bakıma cihanın en mutlu herifiyim. seni tanıyabilmek, merhabanı almak, öyle bankerlerin, burunları kaf dağından su içen çaput, teneke krallarının üstesinden geleceği şey değil. bâzı bâzı 'ulan arif, mühimsin be!' diye kendimi şişirdiğim oluyor. peşinden de basıyorum küfrü. 'hassiktir lan' diyorum. 'mühimlik, büyüklük, yaşamaya yüzde yüz hak kazanmışlık hep leylâ'da.''
"mutsuz olduğu zaman sinirleri bozuldu sanırdı." gurur ve önyargı kitabından.
Herkesin vicdani rahatsa bu kadar kalbi kim kırdı..?

Tolga akpinar.

görsel
"Belirsizlik hasta eder, kesinlik yaralar."

(bkz: Murat Menteş)
görsel
görsel
senin dudakların,hep yukarı bükülsün kadın...
gül sen,gül
iki cihanda da gül.
yağmurlar bana yeter.

görsel
Ben genç yaşta ölmüş biri gibiyim. Bütün hayatım kaçırılmış bir fırsat gibi. (iki Şehrin Hikayesi)
" devlet dersinde düşünenler ve sevişenler sınıfta kalır demiş ece ayhan.."
bir bütün idim ben leylâ ile. sense leylâ'yım diyorsun. sen leylâ isen eğer; beni yakmaya hayalin yeter, takatim yok sana kavuşmaya. varlığı olmayan bir zerreye aynadan ne fayda? canım gideli hayli zamandır, cismindeki bir başka candır; bir özge candır. sensin beni benden ayıran, uzaklaştıran. ben yokum, senin tecellin var. vuslatının ağır yükünü kaldıramam ki. önceleri sen vardın, şimdi ben yok oldum. manevi dünyamda dostum daima sensin. dış görünüşe değer verme bahsi ortadan kalktı artık. gönül çok önceleri sana koştu canım seninle gitti. şimdiki canım leylâ'ya değil, mevlâ'ya yönelik. bir'lik yolunda seninle olmam, yanarım. şimdi, gözümün nuru, gönlümün aydınlığı!.. ben maskaralığa nam salmışım nam salmışım bari sen bu yola girme. içinden çıkma namus perdesinin. mecnun olan benim; bana yaraşır delilik, kınamışlık. şimdi git, aşk töresini, âşıklık geleneğini, maşuk gidişatını bozma. gir şimdi, ey vefalı! açtırma kötü söz arayanların dudaklarını; sakız verme dedikodu arayanların ağızlarına. beni aramaya çıktığını âleme bildirip deliliğine ferman yazdırma. kimse seni burada görmeden git. ben ki varım; sen içimdesin, bunu bil!..

(bkz: leyla ile mecnun)
"Kendinizi geliştirmek için öyle çaba harcayın ki, başkalarını tenkit etmeye zamanınız kalmasın.” 
"Elinde neden o korkunç dergiler var güzel şey, neden o kahrolası kitaplara bakıyorsun? Mesela canım, Kant'ı filan tutamaz mıydın güzel parmaklarının arasında? okuyamam, anlamam diyorsun, zarar yok, ben de okuyamıyorum, ben de anlayamıyorum, fakat düşün bir kere: Binlerce, yüzbinlerce güzel şey elinde Kant'la görünse ne müthiş bir sükse olur değil mi canım? istatistik diyorlar, bir bilim varmış, duymadınsa benden duy, elbette yüzbin güzel şeyden bir kaçı merak eder felsefeyi sonunda diyorlar, zarif parmaklarıyla Kant'ın sayfalarını karıştırır, hatta içlerinden okuyanlar bile çıkar, neden felsefeyi reddediyorsun? Çok güzel kızlar varmış ve Kant'ı da su gibi okuyorlarmış diye söylentiler çıkarıyorlar, doğru mu acaba? Onları ne yazık ki, karşıdan karşıya geçerken ve vapurda bacak bacak üstüne atarken piyasa caddelerinde gözlerini fikri bir noktaya dikmiş yürürken göremiyoruz, nerede saklanıyorlar dersin, bak ben ortadayım."

tehlikeli oyunlar - oğuz atay
"ne gördün bütün kapıların birer birer kapandığı bu dünyada? hangi kusurunu düzeltmene fırsat verdiler? son durağa gelmeden yolculuğun bitmek üzere olduğunu haber verdiler mi sana? birdenbire: " buraya kadar!" dediler. oysa, bilseydin nasıl dikkatle bakardın istasyonlara; pencereden görünen hiçbir ağacı, hiçbir gökyüzü parçasını kaçırmazdın. bütün sularda gölgeni seyrederdin. üstelik, daha önce haber vermiştik, derler onlar. herşeyin bir sonu olduğunu genel olarak belirtmiştik. yaşarken eskidiğini ve eskittiğini söylemiştik. sevginin ölümünü her pazar çanlar çalarak ilan etmiştik. işte onların kanunları böyle. bizimkilere benzeyebilir mi hiç? şehrin duvarlarına sırayla üç kez ilan asıyorlar: sevginize dikkat! dördüncüde ilan ve sevgiyi kaldırıveriyorlar. "

tutunamayanlar.
"bir ötekilik duygusu ele geçirmişti onu… artık sabahları tahta kaldırımda onunla koşu yapan genç kadınlar dışında hiçbir şey, resim yapmak da, ailesi de, komşuları da, merakını uyandırıp ihtiyaçlarına cevap veremiyordu. tanrım, diye düşündü, eskiden neymişim! beni çevreleyen hayat nasılmış! sahip olduğum güç! hiçbir yerde bir ötekilik hissetmemek! bir zamanlar tam bir insandım."

sokaktaki adam -- philip roth
şehrin en işlek caddesinde, bir başıma yaşadığım çatı katındaki evimde olsak...sabaha kadar bıkmadan usanmadan yaşadığımız günleri, biz olmayınca yüzünün hiç gülmediğine inandığım çay bahçelerini, gri renkli otobüs duraklarını, tenha sokakları, o yangın zamanları, ders notlarını, amfileri, dostlarımızı, fakülte kantinlerini, ilgimi çekmediği gibi bi şey de anlamadığım sırf ortak anımız adına, - uygarlık tarihinden konuşsak.. gecenin dördünde çay demlesek..daha doğrusu,ben açık yaparım diye sen demlesen. bi şeyler yemeden sigara içmene kaşlarımı çatarak izin vermesem...
acele ile ekmeğin arasına sıkıştırdıklarını, yarısını benim yemem şartıyla kabul etsen...
ayrılık getirir diye gözlerimden öptürmesem..sende kaşlarımın kenarından öpsen...

- bir kadınla üç şey yapabilirsin, ya onu seversin,
ya onun için acı çekersin yada onu yazarsın...

cumartesi sancısı/ raşit aker.
Peki...